22 Eylül 2014 Pazartesi

Ters köşe

Ege ile Eliz ilk uçakla Türkiye'ye dönmeye karar veriyorlar. Uçak saatini beklerken Ege odanın içinde dört dönüyor. Rusya'da tamamlanmak üzere olan AVM inşaatı bir gecede nasıl oluyorsa bir anda yerle bir olmuş. Gece vardiyasında çalışan 57 işçi yaralanmış, 2 işçi hayatını kaybetmiş. Haber internete anında düşmüş. Şirketin itibarı sarsılmış. Hızlı büyüyen ve rakiplerinin canını sıkacak güçde olan bir şirket için büyük bir kriz. Eliz şaşkınlık içinde ve çaresiz… Ege sürekli olarak telefonda… 

Hayatlarımız nasıl da pamuk ipliğine bağlı aslında. Hiç ölmeyecekmişiz, herşey sonsuz olacakmış, hep bir ikinci şansımız varmışcasına nasıl da fütursuzca yaşıyoruz. Maddiyata olan bağlılığımız bizi nasıl da aciz yapıyor. Can Yücel diyor ya hani "bağlanmayacaksın" diye ne güzel de söylüyor. Elif bir anlık kazayla yürüme yetisini kaybediyor, Ege bir gecede elinde olmadan tüm itibarını, servetini kaybediyor. Bunları duydukça, gördükçe yaşamaktan daha da korkar hale geliyor insan. Oysa ki inadına yaşamalı ama özgürce, bağlanmadan… Hayatta en çok yara alanlar aslında vitrine aldalanlar. Her vitrinin sezon sonu gelir ve o aldandığın güzel vitrinin üstünde koskocaman "sezon sonu indirimi - %50" yazar. Senin o gözünü kamaştıran vitrin artık diğerlerinden farklı değildir. Ucuzlamıştır. Güzelliğe aldalanlar, paraya aldalanlar, hırsına aldalanlar… Hepsinin aldandıklarının sezon sonu gelir ve ellerinde bayağı şeylerle kalıverirler. Aslında her birimiz hayatımızın bir döneminde öyle yada böyle bir vitrine aldanıyoruz. İnsanoğlunun yaratılışı böyle "nefs" denen şeyi kontrol altına almak öyle kolay lokma değil ki… Yaşadıkça burnun sürtüldükçe öğreniyorsun. Burnun ne kadar büyükse de o kadar sürtülüyor haliyle. Biraz anne işi olacak ama atalar hep doğru söyler " güvenme güzelliğine bir sivilce yeter, güvenme malına bir kıvılcım yeter " Güveneceğimiz tek şey var o da kendimiz sanırım. 

Eliz ile birlikte balkona çıkıyoruz. Yüzü bembeyaz… Endişeli gözlerle bakıyor. 

"Nolcak şimdi Ender? Bir sürü insan yaralı… İki ölü var ya, inanamıyorum bu olanlara. Bilmem kaç milyon dolarlık proje. Şirketleri için çok önemli bir adımdı bu. Büyük kapılar açacakdı."

"Hayatım sakin ol. Yani tamam, büyük bir kriz ama eminim bir yolu bulunur. Yani bu işin arkasında başka bir şey var. Bu adamlar ilk defa inşaat yapmıyor ki bir gecede küt diye çöksün"

"Nasıl yani? Komplo mu diyorsun?"

"Bence öyle. Rakiplerden biri yapmış olabilir, önlerini kesmek için"

Ege yanımıza geliyor. Elinde bir viski… Bir de sigara yakıyor. Hiç konuşmuyor. Korkuluklara ellerini koyup öyle uzaklara bakıyor. Eliz, Ege'nin bu sakinleşmiş halinden ötürü olsa gerek Ege'ye gelişme olup olmadığını soruyor.

"Herşey karmakarışık… Babam Rusya'da… Rusya'daki şirket müdürü ifade veriyormuş saatlerdir. Çalışanların aileleri bir taraftan bastırıyorlarmış. Basın zaten baş belası…"

"Ege işine karışmak istemem ama bu bir komplo olabilir. Basını itmek yerine olandan bitenden haberdar edip yönlendirirseniz sizin lehinize olur. En azından bunun bir komplo olduğundan şüphe ettiğinizi söyleyin. Sıcağı sıcağına açıklama böyle bir açıklama yapmak da fayda var"

"Bilemiyorum, haklı olabilirsin. Keşke bunla bitse…"

Ege yeterince zeki, olgun ve donanımlı bir adam olsa da böylesine bir krizi tek başına çekip çevirebilecek bir konumda değil. Şu an tam olarak yürümeyi yeni öğrenen bir çocuğun ilk kez düştüğündeki çaresizliğini yaşıyor. Uçak saati yaklaşınca onları havaalanına bırakıyorum. Eliz'le fazlasıyla bir burukluk içinde ayrılıyoruz. Onlar gidince bende kendime bir San Francisco bileti alıyorum. Bir kaç saat havaalanında oyalandıktan sonra atlayıp gidiyorum. Uçak da tekrar çocuksu korkulara kapılıyorum. Kaybetme korkusu kaplıyor içimi. Ölümü düşünüyorum en çok da. Ailemi ve arkadaşlarımı düşünüyorum. Hayatın bizi ters köşeye yatırmak için hazırda tutabileceği felaketleri düşünüyorum. Tüylerim üreperiyor. Aklıma Şems'den bir söz geliyor ve ufacık da olsa beni rahatlatıyor.

"Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişelenme.
Ne bilirsin hayatın altının üstünden daha güzel olmadığını…"

6 yorum:

  1. Şimdi, bu bir hikâye mi içlenme mi anlamadım?

    YanıtlaSil
  2. bu bir hikaye ilk bölüm "bir yolculuk" la başlıyor. Bazen içleniyor, bazen de hikayeyi anlatmaya devam ediyor ;) her gün yeni bir bölüm ekleniyor ve hikaye böyle akıp gidiyor...

    YanıtlaSil
  3. devamı ne zaman. kısa sürede çıkmazsa daha uzun yaz olmaz mı? merakımı doyurmak gerek :D

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. "...her gün yeni bir bölüm ekleniyor ve hikaye böyle akıp gidiyor…" yazar vaatlerini tutsun lütfen, akıp gitmesini bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  6. Arkadaşlar haklısınız uzun zamandır yazamadım. Mahcubum… :( bugün yeni bölüm geliyor ve kaldığımız yerden tam gaz ilerliyoruz ;)

    YanıtlaSil