20 Kasım 2014 Perşembe

Aldatan

Odamdan disari cikmiyorum. Pismanlik hissetmeye calisiyorum. Bir tek mektubu kitabin arasina koydugum icin pismanim. ‘Keske daha iyi saklasaydim’ diyorum. Engin’le yasadigim onca guzel vakitten pisman olmak mumkun degil benim icin. Hayatimin en keyifli gunlerini gecirdim ben onunla. Gercekten olmak istedigim kadin oldum onunla ben. Bundan pismanlik duymam cok zor. Yasananlardan dolayi cok uzgunum. Kardesimden duyduklarimdan, onun yuzundeki ifadeden dolayi cok ama cok uzgunum. Pisman degilim. Yine olsa eminim ki yine ayni hatayi yapardim ama utaniyorum. Utanc duygusu var. Yercekimi daha da guclu sanki bugunlerde beni sonsuza kadar bu utancla dunyada tutacakmis gibi. Basimi onumden pek ayiramiyorum. Gunler uzadi bir de. Gecmiyor saatler. Hani agir agir aci cektirmek istiyor sanki akreple yelkovan. Erdem konusmuyor. Sessizligiyle boguyor beni. Keyifli keyifli Enis’le konusuyor telefonda. Telefonu kapattiginda derin bir nefes aliyor. Aklina geliyor ablasinin yaptigi. Ne kadar sonra bilmiyorum, kapim aciliyor.

‘Seni anlamiyorum ve anlamayacagim zaten anlamak da istemem. Senin icin tek bir sey yapabilirim. Unuturum bunu. Unutucam abla. Bu mektubu yok sayiyorum. Sen bundan sonra ne yaparsin? Nasil hareket edersin, bilmem. Ben senin yuzune bakabilmek istiyorum, onun icin unutucam’

Dizlerimi karnima cekmis oturuyorum. Basim dizlerimin arasinda. Nemli gozlerim yukarida Erdem’e bakiyor. Iyi mi soyledi kotu mu, onu dusunuyorum. Hic bir sey soyleyemiyorum. Oylece duruyor kapida. Benden bir hareket bekliyor. Bulamiyorum. Ne demeli, ne yapmali bilemiyorum. Agliyorum sadece. Erdem oylece duruyor. Basini duvara yasliyor. Gozlerini kapatiyor. Sanki kardesim degil de bir yabanci var orda. Hic bir sicaklik hissedemiyorum. Bosluk da kaybolup gidicem sanki. Dustugumu hissediyorum. Bir anda kendimi tutamiyorum.

‘Erdem nolur bana saril’

Erdem yavas yavas yanima geliyor. O kadar isteksiz geliyor ki soyledigime pisman oluyorum. Sarildiginda tekrar kardes oldugumuzu hatirliyoruz. Oyle kuvvetli sarliyorum ki Erdem kayitsiz kalamiyor. Saclarimi oksamaya basliyor. Kelimelere ihtiyacimiz yok. Sarilmak yetiyor. Kollarimizi gevsetiyoruz. Kafami cevirip yuzune bakamiyorum ama mutluyum. Icim isiniyor resmen. Yuzune bakmadan kollarindan ayrilip dizine yatiyorum. Erdem sirtini yatagin basligina yasliyor. Bir mudet sonra telefonunu cikartip oyalanmaya basliyor. Ben Erdem’in ne dusundugunu kestirmeye basliyorum ama eminim bir sey dusunmuyordur. Erdem soyleyecegini soyler ve gerisini dusunmez. Kafasi rahat bir adamdir. Zaten az once soyledikleri de oldukca netti. Muzik aciyor. Turkce bir radyo kanali. MFO’den ‘Benim Hala Umudum Var’ caliyor.

‘Guzel gunler… Bizi bekler… Eyvallah dersin olur biter. Boynum bukuk onumde, aglasam sessizce. Su garip gonlum af olur mu? Bu firtina durulur mu? Benden adam olur mu?’

Ne guzel sarki… Nasil da anlamli… Nasil da bilge bir ruh hali… MFO gelmis gecmis en iyi muzik grubudur Turkiye’de. Her derde deva sarkilari vardir. Nasil da bir anne sevkatiyle okusuyor ruhumuzun saclarini…
Merhamet onemli bir duygu. Hata yapsan da birini istemeden acitsan da o merhamet duygusu oldugu surece yaptigin hatanin dibini goremiyorsun. Engin’deki en parlak ozelliklerden biri merhamet… Yaptigi hatalarin farkinda sucluluk duygusu var. Merhametinden cekip gidemiyor. Karsinda kirilgan bir kadin var. Yillarin hayat arkadasligi var. Aldatarak merhametini de aldatiyor ama ondan kopamiyor. ‘Ben birakirsam biter o. Kendini toplayamaz. Bir suru kayip yasadi, sadece bana tutundu. Bende gidersem ayaga kalkamaz’ demisti bir gun. Simdi bir adam bunu dusunuyor ve soyluyorsa karsidaki o kadar zayif olmasa da adama boyle hissettirmis demektir. Engin zaman zaman bencillesen uzerinde bir yuk, sorumluluk gibi duran karisini tasimaktan yorulan ve kacacak yer ariyan bir adam. Bir taraftan da karisini bir turlu birakamayan ona asiri bir baglilik hisseden bir adam. Olay ‘ madem sevmiyor ve aldatiyor, o zaman ayrilsin’ mantigindan daha komplike. Bunlar Engin’in veya benim yaptiklarimi mesrulastirmaz tabiki ama hic bir sey gorundugu kadar acimasiz ve asaglik degil. Bir adam yillarca baska bir kadini sadece onunla sohbet edebilmek icin caba sarfediyorsa adam kadar karisinda da hata vardir.
Evlendikten sonra buyusu bozulan asklar… Birbirine ozel alan birakmamak… Bir tarafa fazla sorumluluk yuklemek… Birey olmayi unutmak… Arkadas olamamak… Saygiyi  yitirmek… Karsindakine ezberden yaklasmak… Gercekten dinlememek… Gercekten konusmamak… Engin’in soyledigi bir seyi hatirliyorum ‘Bir tek senin yaninda kendim olabiliyorum. Arkasini onunu dusunmeden dumduz konusuyorum’ Evet bu dogru cunku ben ona yargisiz yaklasiyorum. Onu kaliba sokma gibi bir derdim yok. Hic bir sorumluluk yuklemiyorum, hic bir sorumluluk almiyorum. Ikimizde birer bireyiz. Sadece o ani paylasiyoruz. Insanin evlilik de ihtiyaci olan duygu tam olarak bu. Basarabilmek ne kadar mumkun bilmiyorum, daha once hic evlenmedim ama Engin’in evliliginden bunu ogrendim.


Simdi bir anda aklima geldi ‘aldatan aldanirmis…’ Peki oyle olsun!

Yargisiz infaz

Eve girdigimde Erdem her zaman ki gibi koltukta uzaniyor. Kac tane bira ictigini kestirmek guc… Elinde bir kitap var, diger elinde bir kagit… Bana bakiyor tuhaf bir sekilde. Erdem’in garipliklerini cekecek hic gucum yok. Bir sey demeden mutfaga girip bir kahve koyuyorum. Ilaclarimi aliyorum.
‘Ablaaa… Sen baksana bir buraya!’
‘Ne var Erdem? Hicbir seyi cekecek durumda degilim su an’
‘Yok… yok… Sen bir bak bana’
Iceriye giriyorum. Erdem uzandigi yerden kalkmis, oturuyor. Basi one egik… Elinde tuttugu kagit, Engin’in bana gonderdigi mektup. Iste simdi cok fena faka bastin Ender. Ne demeli, ne yapmali simdi. Yer yarilsin, nolur yer yarilsin bende icine gireyim. Oleyim su an oleyim lutfen!
‘Bu herif sana Turkiye’den usenmemis mektup yollamis. Baya kokunu falan biliyor, sana don cagrisi yapiyor. Bak, ozledim demis. Insan sevdigini ozler, sevdiginin kokusunu unutamaz. Abla ne is?’
‘Ben sey…’
‘Tamam ya. Hersey ortada zaten. Aciklama falan yapmana gerek yok. Dunyada baska adam kalmadi dimi? Tek bu vardi, sende evil falan ama olsun dedin. Simdi asik oldum falan da dersin. Kalbime soz geciremedim. Ask bu filan. Gec bunlari gec! Senden hic beklemezdim. Eda’dan hatta Elcin’den bile beklerdim ama senden beklemezdim. Benim ablam ya, Ender’sin sen! Babamin, annemin en guvendigi kizsin! Herkes hata yapar da bu baska bir sey…’
Agliyorum. Hic acimadan konusmaya devam ediyor. Kardesimin gozunde ufacigim artik. Bazen herseyi ama herseyi silmek, tekrar baslamak istiyorum. Hani ‘ Allahim bu yasadigim hayat olmadi, ben bundan daha guzelini yasarim’ diyesim geliyor. Tam olarak o anlardayim. Ruya olsun bu yasadigim lutfen, lutfen… Yok ama degil. Hepsi gercek! Erdem bunu gidip bizimkilere anlatacak degil ama iyi kullanir bunu. Ben bile boylesine bir hata yaptiysam kendinde her turlu hata yapma hakkini bulur artik. Bir suru yanlisina goz yummak zorunda birakir beni. Yuzume vurur delicesine.
‘Ben bosuna tav degilmisim bu Engin’e. Serefsiz herif! Sen bana soylesene ne kadar uyuttun bizi ayakta?’
‘Erdem ne uyutmasi ya… Duzgun konus’
‘Bak… Bak… Sen cok duzgun davraniyorsun da ben duzgun konusucam. Hadi soyle ne zamandir iliski yasiyorsun bu herifle?’
‘Iliski falan yok ortada!’
‘Ne demek iliski filan yok ya. Dalga mi geciyorsun sen? Herif sana yuzyil onceymis gibi mektup yazmis Turkiye’den Amerika’ya. Kokunu ozledim demis’
‘Senin dusundugun gibi bir sey degil bu. Biz bir davet de tanistik. Frekanslarimiz tuttu. Etkinlik boyunca sohbet ettik. Evli adamla bekar kadin sohbet edemez mi? Sonra hersey kontrolunden cikti. Bir arkadaslik gibi dusun bunu. Hayattan kacacak yerimiz kalmadiginda birbirimizin varligina sigindik, guc aldik, mutluluk verdik. Evli olmasini umursamadim cunku asik olmadim ben Engin’e. Sadece hayatimda olsun istedim. Bir sekilde orda bir yerde olsun istedim. Onun icin de aynisi gecerli’
‘Nasil ya? Kalkmis bir de asik olmadim diyor. Ya abla delirtme insani! Sanki sahipsiz, kimsesizsin. Biz variz, bir suru arkadasin var. Kimse anlamiyor da bir tek Engin mi anliyor seni? Ne yasadin da bu kadar siginmak istedin. Bize ya da arkadaslarina anlatip da rahatlayamayacagin ne vardi da gittin ona anlattin?’
‘Begenilmeye ihtiyacim vardi. Sevilmeye ihtiyacim vardi. Ailem ve arkadaslarim disinda beni seven birinin var oldugunu bilmeye ihtiyacim vardi. O Emre beni mahvetti. Gunden gune eridi benim ozguvenim, hayallerim, gururum. Kim farkindaydi bunun? Herkes kendi derdinde bizim ailemizde. Annem var bi dinleyen, ona da anlatamazdim. Unutamadim onu, cikartamadim aklimdan bir turlu. Onu bulucam diye kendimi kaybettim. Kuyrugumu dik tutmak icin kimseye belli etmedim. Asik olmaktan birini sevmekten korktum ben. Yine severim de sevilmem diye, ortada birakilirim diye, yanlis adama asik olurum diye korktum ben, cok korktum. Engin’le karsilikli olarak sorumluluk tasimadigimiz icin rahattik. Benim olmadigi icin kaybetmekten korkmadim. Evli oldugu icin baglanamayacagimi biliyordum. Engin bana kendimi degerli hissetirdi. Ona karsi oldugum gibi davrandim. O da bana… Yalansiz, riyasiz… Kaybetmekten korkmadan ozgurce… Onunla cok guldum, eglendim ben. Dun ve yarin yokmuscasina. Evli olmasi daha yeni yeni batmaya basladi cunku daha ozel seyler hissetmeye basladim. Uzerine bir de baba olacagini ogrenince tamamen iliskimi kestim. Hala bazen bir seyler yazip ciziyor ama askindan degil siginma ihtiyacindan’

‘Ben anlamiyorum seni. Bu kabahatin ozru bu olamaz. Sen kendini iyi hissetmek icin bir kadinin kocasini elinden aliyorsun resmen. Ne zaman bu kadar duyarsiz ve bencil oldun sen?’


Sen yillarca kimseyi uzmemek icin elinden geleni yap, yillarca dunyanin obur ucundaki adama asik ol ve gozun baska kimseyi gormesin ama bir hatayla duyarsiz, bencil ve hatta kaltak ol! Iste hayat boyle zalim. Yargisiz infaz!

19 Kasım 2014 Çarşamba

Bi s...

Kosarak geliyor. Arabanin dikiz aynasindan bakiyorum. Elinde bir sey tutuyor. Kocaman bir gulumsemeyle kapimi aciyor.
‘Hosgeldin. Simdi lutfen soyleyeceklerime itiraz etme, kucuk bir supriz var’
‘Ne suprizi, nerden cikti simdi bunlar. Tobe… Tobe…’
‘Itiraz istemiyorum demistim ama. Gozlerini baglayacagim’
‘Alsa, olmaz’

Gozlerimi bagliyor. Hani kucuk bir tas attiginda ayni anda havalanan kuslar vardir ya. Boyle ‘pitir pitir’ ses cikarir kalbim oyle havalaniyor resmen. Arkamda durup omuzlarimdan yon veriyor. Avuclari omuzlarima bir sicaklik veriyor, ‘guven bana’ diyor adeta. Yuzumde aptal, saskin gulumsemenin varligina dair yemin edebilirim. Ondan uzaklasmaya calistikca yakinlasiyorum. Allahim nolur yardim et bana. Beni dikkat etmem konusunda uyariyor. Merdiven iniyoruz. ‘Korkuyorum, dusucem simdi’ diye diye iniyorum.
Ilkokuldaydim. Cok icine kapanik yalniz bir cocuktum. Okuldaki tum cocuklar fazlasiyla simarik, yabani ve azgindi. O zamanki boyutlarima gore oldukca uzun merdivenleri vardi okul bahcesine inen. Tenefuse cikmisti. Zil calinca o minik boyumla sakin sakin cikmistim. Son basamaga geldigimde bugun gorsem yuzune tukrecek kadar nefret ettigim bir cocuk beni asagiya iktirmisti. Parandeler ata ata asagiya yuvarlanmistim. Insanlar basima toplanmamisti. Okul hademesi teyze farkedip kaldirmisti. Baska bir cocuk olsa okul muduru bile gelirdi. Beni nedense sevmiyorlardi, ya da bana oyle geliyordu. Sevimli bir cocuk degildim. Annem diger cocuklarin annesi gibi pimpirikli ve cadoloz degildi. Belki de ondan… Hep sahipsiz ve savunmasiz hissederdim okulda. Ablalarimda orda okuyordu ama ilgilenmezlerdi pek. Uzun lafin kisasi ben merdivenlerden korkarim o gunden beri.

Merdivenler bitiyo. Boyle patika bir yol gibi bir yerden geciyoruz. Sonra duzluge geliyoruz. Durup, bekliyor Enis. Derin bir nefes aliyor. Gozlerimin bagini cozuyor. Gozlerim soyle bir bulanik goruyor. Kirpis kirpis yapiyorum. Kirmizi beyaz kareli bir ortuyle kapli minik bir masa, iki tane minik hasir tabure… Bir sise kirmizi sarap, peynir, cikolata kapli cilek, bir iki tane sevimli fener ve muhtesem bir sehir manzarasi… Hic bir sey soyleyemiyorum. Hayretler icindeyim. Boylesine dort dortluk bir adamdan boylesine dort dortluk bir hareket… Hatta tam hayalimdeki an gelip catiyor. Bir sevgilim olsun bana boyle bir supriz yapsin, dusunmeden boynuna dolanip olduresiye opebilirim. Yok, yapamiyorum. Oyle mihlanip kaliyorum oldugum yere. Canim aciyor. Aglamak istiyorum. Utancimdan yuzune bakamiyorum.
‘Ender, noldu? Begenmedin mi?’
Kendimden oylesine nefret ediyorum ki. Hayata, kadere oylesine ofke doluyum ki. Bu adam neden simdi karsima cikiyor? Ben neden Engin’le birlikte oldum? Neden her karsima cikan adamda bir sorun, bir problem cikiyor? Ben neden hic bir zaman icim rahat bir sekilde ani yasayamiyorum? Ne diyecegim simdi ben adama?
‘Bu ne simdi ya? Ne gerek var boyle sacmaliklara… Neyin pesindesin sen?’
‘Nasil ya? Sana supriz yapmak istedim. Mutlu ol diye…’
‘Ben gayet mutluyum. Isin yok mu senin? Benden sana ekmek cikmaz Enis’
‘Ne demek simdi o ya? Ben sana gel yarin evlenelim demedim ki. Iyi vakit geciriyoruz. Biraz daha birbirimizi tanisak nasil bir zarari olur ki?’
‘Ben seni tanimak istemiyorum’
‘Allah belami versin o zaman benim. Goren de gel seviselim dedim zaneder. Iyi tamam git, hayret bir sey ya’

Icim aciya aciya geri donuyorum. Gozumden yaslar suzuluyor. Elim, ayagim titriyor. Arkama bakamiyorum. Arabaya biniyorum. Agliyorum, agliyorum! Cok ama cok agliyorum. Gozlerim yaniyor. Mesaj geliyor.

Engin…
‘Bizim oglan sizin yaniniza gelmis. Nasil gidiyor?’


Engin, Allah askina bi s…

18 Kasım 2014 Salı

Iskence

Beni kim ne yapsin ki… Bir evlilige burnunu sokmus. Bir kadinin kocasina goz dikmisim. Bunu kasten yapmamis olsam da yaptim. Bir gercege goz yumup bencilligimden yaptim. Insan her zaman hakim olamiyor kendisine. Aileme karsi boynum bukuk… Icten ice kemirip duruyor bu gunah beni. Simdi Enis yaptigim hatayi, isledigim gunahi yuzume vuruyor. Hem de oyle vuruyor ki boyle pismanliktan kavruluyorum. Boylesine duzgun,huyu huyuma, suyu suyuma, zeki, caliskan, akli basinda, esprili, anlayisli, karizmatik bir adami yaptigim hata yuzunden kaybediyorum. Onun ilgisine karsilik veremiyorum. Neden? Evli abisiyle iliski yasadim. Lanet gelsin! Yaptigin iyi de kotu de karsina oyle bir geliyor ki boyle calismadigin yerden cikan sinav sorulari gibi. Sag gosterip sol vuran futbolcular gibi vuruyor hayat.

Erdem evden cikmak istemiyor. ‘Siz Enis’le cikin dolasin, cocuk yalniz kalmasin’ diyor. Boyle icim de bir yer ‘adisin Ender’ diye bagirirken elim telephone gidiyor. Enis’i ariyorum.
‘Selam naber?’
‘Iyidir guzelim, senden?’
‘Ha sey… Iyi… ne yapcaksin bugun? Erdem disari cikmak istemiyor’
‘Himmm… O zaman soyle yapalim, sen hazirlan. Ben 20 dakika icinde sana yer ve saat icin mesaj atayim’
‘Peki’

Kapatiyorum. Yuzumde aptal bir gulumseme… ‘Guzelim’ kelimesi Enis’in agzina yapismis bir hitap sekli. Bana ozel degil ama oyle guzel soyluyor ki bana ozelmis gibi geliyor ve mutlu oluyorum. Ben sana mesaj aticam falan demeler, olaya hakim olmaya calismalar… Bunlar hep arti, puan kazandiriyor ama neye yarar… Hazirlanmaya gidiyorum. Saclarim sabahtan hazirdi. Ustume giyecek bir sey bulamiyorum bir turlu fazla kilolarimi en az hangisi belli eder diye bakiyorum. Oylesine kilo almisim ki hic bir sey kar etmiyor. En sonunda kisa onden dugmeli bir kot elbise giyiyorum. Havalar iyice sogudu buralarda. Elbiseden biraz daha uzun taba rengi kalin bir hirka giyiyorum. Cizmeleri de cektim mi bu is tamam. Mesaj geliyor. Daha once gitmedigim bir yer. Biraz sehir disinda gibi. Ben seni alayim diyorum, kabul etmiyor. Arabaya bindigimde bacaklarimin titredigini hissediyorum. Olmayacak isler yapma konusunda ustume yok. Hani atesten gomlek olsun giyeyim, zehir olsun iceyim, cikmaz sokak olsun gireyim. Bayiliyorum kendimi olmadik isler icinde birakmaya. Hava soguk ama gunesli… En sevdigimden… Navigasyon geldigimi soyluyor ama ben pek emin degilim. Yol kenarinda bi yerde duruyorum. Mesaj geliyor.

‘Bekle orda, geliyorum’


Etrafima bakiyorum, Kimse yok. Icimdeki sacma cocuksu heycan yukseliyor. Enis’in bu telasli halleri beni heycanlandiriyor. Beni mutlu etmek icin cabalamasi, ilgi cekmeye calisan ufak bir oglan cocugu gibi davranmasi masumiyetin huzurunu veriyor bana. Sonra aklima gercekler geliyor. Bu tam olarak bir iskence… Tut ki gunlerce yemek yememissin. Onune guzel bir yemek geliyor ama ellerin kelepceli… Sadece bakabiliyorsun, kokusunu icine cekiyorsun ama yiyemiyorsun. Enis tam olarak aska ac kalmis Ender’in onune koyulmus ask kebabi… Allahim bu nasil pis bogazliktir. Aski bile yemekle anlatiyorum. 

6 Kasım 2014 Perşembe

Utanc

Enis duzenli araliklarla mesaj atiyor Vegsa’tan. Bir seyleri bahane edip irtibati hic koparmiyor. Kardesimin yaninda bana bu kadar rahat yazmasi ne tuhaf. Gecistiriyorum mesajlari. Iki mesaja bir mesajla falan cevap veriyorum. 3 gece Vegas’da kalip donuyorlar, havaalaninda onlari karsilamaya gidiyorum. Yol boyunca iki kucuk cocuk gibi Vegas maceralarini anlatip kahkahalarla guluyorum. Erdem’I uzun zamandir bu kadar keyifli gormemistim. O genelde kimseyle bu kadar samimi olmaz ve asiri duygularla mutlu olamaz. Enis’I cok seviyor belli. Baya farkli karakterli iki insan ama iyi anlasiyorlar iste. Enis’i biraktiktan sonra Enis’in ne kadar duzgun bir adam oldugunu soyluyor.

‘Kardesin olarak bunu soylemem garip gelecek ama bir gun evlenceksen Enis gibi bir adamla evlen. Vegas’da o kadar gotu basi dagittik. Yanimiza bir suru hatun geldi. Adam donup bakmadi. Oyle takilidik kizlarla, icki falan ismarladik sonra salladik. Bizi ibne zannetmis olabilirler ama umrumuzda degil. Kumar desen herif cok zeki. Gercekten zekasiyla oynuyor. Oyle ahmak gibi para sacmadi ama oturdugu masadan hep eli dolu kalkti. Sonra hepsini alkole gomduk’
‘Iyi yapmissiniz ablacim. Eglendiginize sevindim ama Allah askina su Enis propagandasina bir son verir misin?’
‘Ya abla ne var bunda. Yarin git evlen demiyorum ama bence deneyebilirsiniz. Sacma sapan adamlarla takilacagina mis gibi herif iste. Egitimi iyi, ailesi iyi… Tamam ekonomik anlamda senden daha guclu degil ama esit sayilirsiniz. Bu adamda bu kafa varken iyi para kazanir zaten. Tipi de duzgun, yasi da uygun. Daha ne olsun. O Emre serefsizi sozlendi bak sumsukkizin tekiyle. Bizimkiler soz kesmeye bile gittiler. Sen hala…’
‘Yeter! Susar misin artik?’


Susuyor Erdem. Bu cocuk hic bu kadar uzun konusmazdi. Dil olmus pabuc… Hele ki boyle konularda hic konusmazdi. Simdi canimi acitmak icin yapiyor gibi sanki. Tutturmus bir Enis… Dediklerinde de haksiz degil hani. Enis gercekten insanin birlikte olmak isteyecegi turden bir adam. Hani boyle temiz yuzlu adamlar vardir ya. Onlardan iste. Al onu, evlen. Bir omur boyu evinde dursun. Iyi es, iyi baba… Engin bir keresinde bahsetmisti Enis’den… Adini soylememisti ama laf arasinda ‘ erkek kardesim benim gibi serseri ruhlu degil mesela. O boyle fazla duzgun bir adam. Her anlamda oyle… Ailenin goz bebegi…’ Simdi daha iyi anliyorum ne dedigini. Boyle bir adamin yalniz olmasi da enteresan. Bir de benimle bu kadar ilgilenmesi… Yeterince guzel, etkileyici, alimli, zeki, komik filan degilim ki ben. Sonra sonra anliyorum Erdem ve babam iyi lobi calismasi yapmislar benim icin. Adamin gozunu iyice boyamislar. Babam tabiki bunu kasten yapmamistir ama Erdem gayet de bir amac ugruna yapmis. Enis’in mesajlarindan benim hakkimda bir suru sey bildigini farkediyorum. Eve vardigimizda dogru odama giriyorum. Yazmaya basliyorum. Sinirlerim bozuk. Erdem’in dedikleri aklima geliyor. Belki de hayatimda ilk defa bu kadar duzgun bir adam benden hoslaniyor ve ben bundan olumune utanc duyuyorum. Bana boylesine kibar ve hos davranan bu adamin soyledigi hic bir seyi haketmiyorum ki ben. Utaniyorum, cok ama cok utaniyorum.  

5 Kasım 2014 Çarşamba

Gozum kapida

Donme fikri aklima dustu duseli burda kalmak icin bir sebep bulamiyorum. Insanin gozu bir kere kapiya bakmaya gorsun gitmek icin binbir turlu sebep bulur. Benim gozum cocuklugumdan beri kapiya bakar. Hep gitmek isterim ben. Giderim yine kapiya bakarim, donmek isterim. Tam bir medcezir… Su yasima kadar gittigim yer neresi olursa olsun beni tutamadi kendinde. Ya ben cok avare ruhluyum ya da gittigim yerler, seyler, insanlar yeterince guclu degil. Simdi evime bakiyorum.

Ne kadar da guzel… Yaklasik bir sene once geldigimde buz gibi bombos bir evdi. Ilmek ilmek isledim ben onu. Sanki bir omur burda yasayacakmisim gibi ozenle dekore ettim, emek verdim. Bir suru insanin kokusu sindi. Yasadiklarimin lekesi kaldi bu evde. Elimde olsa komple alip Turkiye’ye goturmek istiyorum. Salon penceresinin onunu kaplayan agactaki kuslari ozleyecegim. Mutfagimda yemek yapmayi bulasik yikarken kucuk pencereden disari bakmayi, hayaller kurmayi ozleyecegim. Mis gibi kokan huzur dolu yatak odami ozleyecegim. Butun gun kimseyle konusmadan pijamalarimla evde vakit gecirmeyi ozleyecegim. Markete gittigimde sadece kendi yemek istediklerimi alip onlari dolabima yerlestirmeyi ozleyecegim. Burdaki hayatimi cok ama cok ozleyecegim, biliyorum. Yine de gitmek istiyorum. Gozume su an bu detaylarin cok guzel gozukuyor olmasi donmeyecegim anlamina gelmiyor. Her ne zaman donersem doneyim ayni hissi yasayacagim. Daha fazla kalmak bunlari daha az ozlememe sebep olmayacak. Turkiye’de beni bekleyen bir isim, ailem ve arkadaslarim var. Biraz korkuyorum. Alisamamaktan, basaramamaktan korkuyorum. Korkunun ecele faydasi yok. Doneceksin Ender…

Buraya gelirken bir suru beklentiyle gelmistim. Cogu beklentimin karsilanmadi. Hic aklimda olmayan seyler yasadim. Yine de pisman degilim yasadiklarimdan. Boylesi olmasi gerekiyormus, boyle oldu. Iyi bir tecrube oldu benim icin. Daha once deneyimlemedigim seyler tecrube ettim. Insan hayallerine bir sekilde kavusuyor ama beklentileri hayat pek sevmiyor. Ne kadar fazla beklenti o kadar hayal kirikligi… Hayal kurarken fazla detaylara girmemek lazim sanirim. Tarif vermeye kalktiginda hayat sana ‘Hooop orda dur, haddini asma. Ben bilirim sana yapacagimi’ diyor.

Donmeme daha zaman olsa da surekli olarak nasil toparlanacagimi dusunuyorum. Esyalari valize nasil yerlestirecegimi dusunuyorum. Gidecegim gunku ruh halimi kestirmeye calisiyorum. Ucakta yanima kim oturur acaba diye dusunuyorum. Istanbul’a ilk indigim an nasil hissedecegimi dusunuyorum. Turkiye’de neler yapmak istedigimi dusunuyorum. Yeni araba almak istiyorum. Hangi arabayi alsam diye dusunuyorum. Isleri dusunuyorum. Yeni bir calisma stili gelistirmem gerekir diye dusunuyorum. Butun detaylariyla isi dusunuyorum. Ve tabi ki Engin’i… Enginle bulusacagima eminim. Madem baba olmuyor, hasret gidebilirim onla. Buraya gelirken Engin’le olan muhabbetimizin azalacagini dusunmustum ama oyle olmadi. O ne yapti, etti beni kalbinde, aklinda tuttu. Bende ona karsi koyamadim maalesef. Mesafeler degilmis insani uzak tutan bunu anladim burda. Yillarca Emre”nin uzagindaydim ama hep kalbimdeydi. Bir senedir elini uzatsa tutabilecek kadar yakindaydim ama sanki hic olmadigi kadar uzaktaymis gibi hissediyorum.


Onu hic affetmeyecegim. Simdi gozum kapida, burdan giderken sadece burden degil, ondan da gitmis olacagim.

4 Kasım 2014 Salı

Sukur

Erdem, Vegas icin hazilaniyor. Onun tarzinda bir adama gore degil ama kumar konusunda oldukca hevesli. Enis daha gece klubu adami gibi duruyor. Buyuk ihtimalle Erdem biraz takilir Enisle sonra cikar gider, kumara dayanir. Enis takilacak bir kiz bulur kendine. Enisle Erdem’i alip havaalanina birakiyorum. Enis daha mesafeli ve normal davraniyor.

‘Ender keske sende gelseydin’
‘Ay yok bana fenalik geldi Vegas’tan… Hem Erdemle ayni anda Vegas’da olmamiz aile butcesine zarar verebilir.’
‘Abla ben senin gibi makinada oynamiyorum. Zeka konusturuyorum. Kaybetmek yok’
‘Allah allah… Kurban ol sen benim makinalarima’
‘Hadi Ender yap bir cilginlik… Havaalanindan alalim bileti esya isini de AVM birinde bir saatte haledersin’
‘Yok artik daha neler…’

Fazla israrci oldugunu dusunup susuyor. Erdem bu isrardan eminim ki rahatsiz oluyor. Onlari havaalanina birakip sehir merkezine gidiyorum. Aklimda Engin var. Kulakliklarimi takiyorum. Bu aralar dinlemekten hic sikilmadigim bir sarki aciyorum. ‘Bir harmanim bu aksam…’ Tam sarkinin buyusunde sehri izlerken telefonum caliyor.
‘Enderim kalenderim benim!’
‘Eliizzz’
‘Kizim biz niye konusamiyoruz, cok uzuluyorum ben’
‘Valla annem bende uzuluyorum. Bu saat farki bizi mahvetti Elizim’
‘Aynen ya. Isyanim var ya! Dunya neden yuvarlak ya? Neden? Neden? Sende gel artik. Ben sensiz yetim bir cocugum burda. Boynu bukukleri oynuyorum’
‘Doncem doncem. Basmaya basladi burasi. Daha fazla katlanamiyorum. Ne zaman donerim bilmiyorum ama bir iki ay icinde donerim. Tezi de verdim. Anlat bakalim, neler oluyor hayatta?’
‘Sorma Enderim ya… Ege’lerin basina her ne geldiyse su LA deki Andy’i nam-I diger Ender yuzunden gelmis. Onlar cokertmisler insaati. Herifin babasi bildigin mafya. Sen gorusmuyorsun dimi o serefsiz herifle?’
‘Yok gorusmuyorum ama ne alaka ya?’
‘Valla bu cocugun amcasiyla babasi ortakmis. Amcasi ilgileniyormus insaat sirketleriyle. Daha once Ege’nin babasi bazi tehditler almis ihaleye girmemesi icin ama kimden oldugunu net olarak bilmiyormus. Dikkate almamis tehditleri. Aslinda Egeyle tanismak isteyen Endermis. Ege’yi adim adim takip ediyormus piskopat. Olur da bir bilgi alirim diye. O gun yangin olmasaydi belki de eve girip Ege’nin esyalarini filan karistircakti. Bilemiyorum. Cok acayip seyler bunlar. Uzak dur o cocuktan’
‘Inanamiyorum ya… Eee, ne oldu simdi?’
‘Valla hic bir sey olmadi henuz. Isin hukuki kismi yillarca surebilir. Ekonomik kismi ise butun mulkleri elden cikartiyorlar. Egelerin gelmis gecmis en buyuk projesiydi bu. Projeyi bitiremeyeck durumdalar. Cezasini odeyecekler. Hali hazirda devam eden kucuk projeler var onlari teslim edecekler. Sonra da boyle apartman, ishani falan yapacaklar. Bende ofisi bosaltiyorum. Evden calisacagim. Bir de onun masraflariyla ugrasmayalim dedim. Ege bu donemde benden cok uzaklasti. Ilk zamanlar bozuluyordum ama sonra kendi haline biraktim. Ailecek inanilmaz yiprandilar. Ozellikle annesi cok perisan oldu. Konforuna cok duskun bir kadin biliyorsun. Hastanede kaldi birkac gun. Sinir krizleri gecirdi. Bende etkilendim haliyle. Sen nasilsin anlatsana? Bunaliyorum zaten hep bu mevzulari konusmaktan.’
‘Bunlarin uzerine anca Allaha sukur ben iyiyim demek kaliyor yavrum’
‘Oyle deme ya anlat’

Anlatiyorum son olanlari. Enis’den bahsedince sok geciriyor. Ender’li kisimlari anlatmak istemiyorum cani sikilmasin diye. Eliz’den ilk defa bir sey saklamis oluyorum boylece. Ege icin uzuluyorum. Boyle durumlarda biraz uzulurum biraz da korkarim ben. Hemen ‘ya bizim basimiza da gelirse’ derim. Biz hep cok temkinli kazanan ve temkinli harcayan bir aile olduk. Zaman zaman bu asiri temkinli ve mutevazi halimiz benim asiri sinirimi bozsa da aslinda bir taraftan guven verir bana. Ne kadar yere yakin ucarsan yere dustugunde hasar o kadar az olur. Genelde alcaktan ucmayi tercih edenler de yere dusmezler. Hayat standartlarimiz hep azar azar artti bizim ama hic eksilmedi. Bu guzel bir sey iste. Allaha sukur…

Olacak is degil !

Aradan bir hafta geciyor. Erdem yine gunluk rutininde takiliyor. Ne zaman geri donecek bilmiyorum ama keyfi burda iyi. Zamanin cogunu evde geciriyor. Aksamustu gibi yuruyuse cikiyor. Bir de is edinmis kendine. Yan apartmandaki yasli kadinin kopegini de aliyor yuruyse cikarken. Erdem boyledir. Garip insanlarla tanismaya bayilir. Boyle garip sorumluluklari almayi da sever. Cocukken arakadaslari top oynarken o bakkalin ciragina ciraklik yapiyordu. Bakkal ciragina siparisleri verirdi. Cirak da Erdem’e verirdi. Bizim ki siparis dagitirken cirak cocuk top oynardi. Kavgadan yakasi kurtulmazdi ama cete gibi dolasmayi hic sevmezdi. Bir arkadasi vardi. Onla yapardi butun hinzirliklari. Tam bir yalniz kovboy diyebiliriz onun icin. Tezimi teslim ediyorum en sonunda. Sunumum da gayet iyi geciyor. Fakulteden cikar cikmaz Pier39’daki deniz feneri restaurant da iki kisilik yer ayirtiyorum. Kardesimle kutlamak lazim bunu. Erdem’e mesaj atiyorum.
‘Ablam sen o rezervasyonu uc kisilik yap’ diye cevap geliyor.
‘Sebep?’
‘Enis geldi’
‘Enis kim?’
‘Engin’in kardesi. Yeni ortagim.’

Allahim sen bana akil, fikir ve sabir ver. Ne alaka simdi. Sanki komsu kapisi ipini koparan San Francisco’ya geliyor. Inanilmaz geriliyorum. Rezervasyonu uc kisilik yapiyorum. Aksamustu Erdem yuruyusten donuyor. Ben yavas yavas hazirlanmaya basliyorum. Erdem dusa giriyor. Saclarimi masaliyorum. Gecen hafta aldigim siyah mini elbisemi ve kirmizi ayakkabilarimi giyiyorum. Sade bir goz makjayi ve kirmizi ruj suruyorum. Internetten Joy Fm’i aciyorum. Keyfim yerine geliyor. Hazirlanirken bana eslik etmesi icin bir kadeh kirmizi sarap iciyorum. O da ruhumu susluyor. Erdem siyah takim elbise, acik mavi gomlek giyiyor. Kravatsiz her zamanki gibi… Saclarini guzelce taramis. Enis’in bizimle restaurant da bulusacagini soyluyor. Taksideyken Enis hakkinda daha detayli bilgi veriyor.

‘Istanbul Teknik’den mezun. Insaat Muhendisi… 29 yasinda. Nerdeyse ayni yastasiniz. Su godoman insaat firmalarindan birinde calismis bir sure. Simdi bir mimar arkadasiyla kendi ofislerini aciyorlar. Universitedeyken ogrenci degisim programiyla Berkeley’e gelmis. Buralarin yabancisi degil yani. Ne zamandir gelmek istiyormus. Bende israr edince kalkip geldi. Burda bir arkadasinda kaliyor. Sana soylemeyi unuttum ama biz iki gun sonra Vegas’a gitcez. Takilcaz azcik’

Hic bir sey soylemiyorum. Hafif tebessumlerle gecistiriyorum. Bu bulusma benim hic hosuma gitmiyor. Simdi bir suru Engin lafi gececek ben tepkilerimi kontrol etmeye calisacagim. Pier’den bir tekneye binip deniz fenerine geciyoruz. Iceriye giriyoruz. Erdem eliyle isaret edip yon veriyor. Arkasi donuk bir adam oturuyor. Yaklasiyoruz.
‘Vay birader! Hosgeldin’
‘Ooo… Hosbulduk. Merhaba, Enis ben’
‘ Merhaba, memnun oldum. Bende Ender’
‘Adinizi cok duydum. Bir turlu karsilasamadik. Buyrun, gecin’

Yerimizi aliyoruz. Enis tam olarak Engin’in genc versiyonu. Hani benim bedenime uygun olani. Korkutucu bir sekilde benziyorlar ama Enis daha karizmatik, daha goz alici… Ne kadar genc gozukurse gozuksun yillarin Engin’in yuzune yillarin golgesi vuruyor. Enis kendinden emin bir adam. Erdem ondan 4 yas kucuk olsa da iyi anlasiyorlar. Erdem kendinden buyuklerle daha iyi anlasir zaten, aradaki yas farki fazla degilse ne tipinden ne de davranisindan anlasilir kucuk oldugu. Benim delikanli olgun kardesi… Tam olarak arkadas olmuslar. Erdem her ne kadar enseye tokat lakayit bir dil ile konussada ona saygi duydugunu gosteriyor. Enis’de Erdem’in kendine guvenine, zekasina ve mutevaziligine saygi duyuyor. Yemekleri siparis ediyoruz. Erdem biraz kizarmis peynir istiyor sadece. Enis, somon baligi siparis ediyor. Ben izgara tavuk soyluyorum. Beyaz sarap ismarliyoruz. Enis goz ucuyla bana bakiyor.

‘Balik sevmiyor musun?’
‘Cok degil’
‘Aslinda bende cok sevmem ama nedense ismarladim iste. Bakalim nasil bir sey gelecek’
‘En iyisi peynir. Ne kadar cok yerseniz o kadar yavas sarhos olursunuz’
‘Erdem sarhos olmaya mi geldik biz buraya?’
‘E neden geldik? Iceriz dimi Enis?’
‘Iceriz, iceriz. Burasi baya guzelmis. Benim sansim olmamisti daha once. Bu arada tezi kutluyormussun. Tebrik ederim’
‘Tesekkurler… Sende burda olduguna gore sizing yeni ortakliginizi da kutlayabiliriz’
‘Haha… Evet, supriz bir proje oldu bizim icin de. Abim Engin’i tanirsin. Sizin tedarikcilerinizden. Bizim babalari tanistirmis. Nerden nereye iste…’
‘Evet biliyorum, Engin Bey ile bir kac kez davet de karsilastik’
‘Aslinda o da bu isin bir parcasi olmak istedi ama sonra bir suru problem oldu. Siz yabanci degilsiniz. Esi hamileydi, dusuk oldu. Ikisi de yikildilar haliyle. Kendi isine zor kosturuyor, yengeyle ilgilenmekten’
‘Aa… Gecmis olsun, uzuldum’

Dakika bir, gol bir… Engin baba olmuyor mu simdi? Ne zaman oldu ki bu? Cok uzuluyorum onun adina. Yaninda olup teselli etmek istiyorum. O simdi uzuntusunu belli edemiyordur kimseye. Aglamak istemistir ama yapamamistir. Sigarayi arttirmistir. Geceleri uykusundan uyanip balkona cikiyordur. Derin nefes alip veriyordur. Bana ihtiyaci vardir. Dugum dugumdur bogazi.

‘Ablaaa… Abla!’
‘Hi? Efendim?’
‘Iyi misin sen? Basin mi agriyor?’
‘Yoo… Iyiyim’
‘Daldin gittin, gozlerin yasardi falan. Korktum bende’

Butun gece Enis’e bakmaya utanarak geciyor. Arada sirada goz goze geliyoruz. Hemen kaciriyorum gozlerimi. Erdem tuvalet icin kalkinca bana bir suru soru soruyor hayatimla ilgili. En sonunda guzel olduguma dair iltifatta bulunuyor. Utaniyorum, cok utaniyorum. Erdem dondugunde hesabi odeyip kalkiyoruz. Erdem kahve icin israrla eve davet ediyor. O da kirmayip geliyor. Kahveler iciliyor. Ben oldukca sessiz bir sekilde takiliyorum. Erdem ustunu degistirmek icin iceriye giriyor. Enis evimi suzuyor. Kalkip raflardaki kitaplari karistiriyor. Pikapimin yanina gidip Marvin Gaye’in plagini yerlestiriyor. Erdem uzun surece icerde kalinca meraklanip iceriye gidiyorum. Yatagima sereserpe yatmis.  Tislaya tislaya uyuyakalmis benim sapsal kardesim.
‘Sizmis’
‘Hadi ya! Yorgundu herhalde’
‘Klasiktir. Yatak gorunce dayanamaz uyur’
‘Evin cok guzel, keyifli ve huzurlu… Ayni senin gibi…’
‘Tesekkur ederim’
Yaklasiyor. Alkolun etkisiyle gozleri beni daha iyi ve guzel buluyor olabilir. Evet, normal de geri cevrilmeyecek ve sans taninmasi gereken bir adam ama ben utancimdan yerin dibine giriyorum. Kollarimi tutuyor. Gozlerime bakiyor. Gozumu kaciriyorum. Kendimi geri cekiyorum. Hafifce tebessum ediyor. Hizli gittginin farkina variyor.
‘Kusura bakma. Ben artik gideyim. Biz Vegas’a gitmeden once tekrar gorusuruz umarim’


Olacak is degil!

3 Kasım 2014 Pazartesi

Nobet

Engin’i hayatimdan cikarmak istedikce daha da yakinlasiyoruz sanki. Bu durum beni korkutuyor. Erdem surekli Engin’in ne kadar rezil bir adam oldugundan bahsediyor. Sebepleri ise benim icin bir anlam ifade etmiyor. Ben onun icini biliyorum. Karisini aldatan rezil bir adam olsa da… O boyle olsun istemezdi. Bunun vicdan azabini cektigini, kendini kotu hissttigini biliyorum. Hepimizin yapmamiz gereken ama yaptigimiz seyler vardir.

Mutfak alisverisi yaptiktan sonra eve donuyorum elim kolum dolu. Markette baslayan bas agrim. Arabada artiyor. Eve vardigimda posetleri kollarima geciriyorum. Sol kolum hissiz… Hic bir sekilde kuvveti yok. Merdivenleri cikarken on basamak yuz basamak gibi geliyor. Kapiya vuruyorum. Erdem soylene soylene kapiyi aciyor. Oylece yigilip kaliyorum yere. Gozumu actigimda Erdem gozunu kirpmadan bana bakiyor. Yatagimin kenarina ilisik oturuyor.
‘Hani gecmisti, ilaclar iyi gelmisti abla?’
‘Buraya geldigimden beri ilk defa oluyor, gercekten…’
‘Ya ben olmasaydim?’
‘Burdasin ama’

Kolum hala hissiz ve cok zayif. Kalkiyorum ve dusa giriyorum. Kapiyi kitlemiyorum. Erdem kapinin onunde beni bekliyor. Gozumu kapatmiyorum. Ilik bird us alip cikiyorum. Basimin agrisi geciyor yavas yavas ama aptal gibiyim. Basima sert bir seyle vurulmus gibi sersem… Ben ustumu giyerken Erdem bir seyler hazirlamaya koyuluyor. Mutfaga gidip ona yardim etmeye basliyorum. Yasli teyzeler gibi yavas yavas yuruyor, hareket ediyorum. Hizli bir sey yaparsam kirilcakmisim gibi hissediyorum. Bardak almak icin dolaba uzaniyorum. Her iki elimle birer tane bardak aliyorum. Sol elim bardagin agirligini kaldiramiyor ve bardak elimden kayip dusuyor. Aglamaya basliyorum. Erdem omuzumdan tutup beni sandalyeye oturtuyor. Yeri temizliyor. Bir seyler yiyoruz. Hic konusmuyoruz. Erdem o aksam icmiyor. Ben erkenden yatagima gidiyorum. Erdem icerde butun sessizligiyle oturuyor.


Bu herkesin bildigi migren agrisi aslinda. Sadece benim vucudum asiri tepkiler veriyor bu bas agrisina. Oylesine siddetli agrilar yasiyorum ki midem bulaniyor, kusuyorum. Basim donuyor, bayiliyorum. Ensemden sinirler cekiliyor, kolumu hissetmiyorum. Bir keresinde tek basima otel odasindaydim. Bas agrima iyi gelecegini dusunerek dusa girmistim. Bir anda basim dondu, dengemi kaybettim. Tutunmaya calisirken kuvetten disari dogru kayip yere dustum. Kaburgalarim kuvetin kenarina denk gelmisti bir kac saniye nefes alamadim. Basimi cok sert yere carpmistim. Gozum karardi. Bayilmamistim ama aci cekiyordum. Kendimi nasil ayaga kaldiracagimi bilmiyordum. Zar zor banyodaki acil yardim dugmesine bastim. Kisa sure icinde saglik ekibi geldi. Oyle cirilciplak yerde yatan bir kadin. Cok utanc vericiydi. Bu olaydan sonra doktora gittim. Tabi ki stresten ve cok fazla dusunmekten oldugunu soyledi. Bir takim ilaclar verdi. Migren nobetlerim gittikce azaldi. Uzun zamandir gayet iyi hissediyordum. Onca olay gelip gecmisti ve ben migren nobeti gecirmemistim. Buyuk ihtimalle yasadigim onca seyden artta kalanlar vardi. Beni zayif dusurmek icin de guvendigim birinin yanimda olmasini beklediler. Yatagimda oyle aptal aptal otururken Erdem’in icerdeki nefesini duyabiliyorum. Migren nobeti gecse de o bu gece benim basimda nobet tutacak, biliyorum.