Siz hiç yalnızken ve acıdan ölürken güldünüz mü?
Ben güldüm.
Siz hiç biri öldüğün de gülüdünüz mü?
Ben güldüm.
Siz hiç gitme, yapma diye hayrkırırken güldünüz mü?
Ben güldüm.
Siz hiç korkuda altınıza yaparken güldünüz mü
Ben güldüm.
Siz hiç kendinizden nefret ederken güldünüz mü?
Ben güldüm.
Siz hiç fiziken canınız yanarken güldünüz mü?
Ben güldüm.
Ne zaman mı ağladım?
Siz gülerken ben ağlıyordum, varsınlar mazoşist desinler şimdi!
Ender Hisarlı
7 Aralık 2014 Pazar
Masum Değiliz
'Masum değiliz hiçbirimiz' diyor Sezen 'içindeki çocuğua sarıl, sana insanı hatırlarsın' diyor. Olmuyor be Sazen'im! Benim içimdeki çocuk çok buruk, üzgün, biraz da şiddet dolu… Günahlarıyla gezinen insanlardan korunma çabasında. Ben masum değilim, hiçbirimizin olmadığı gibi ama çok üzgnüm ve pişmanım yaptıklarım için hepimiz gibi. Kan ter içinde uyanıyorum geceleri aynı dediğin gibi annemi anımsıyorum ve anlıyorum dediğin gibi. Kendimi de kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorum. Doğru bu dediklerin… Yalnızlık desen kombine bilet almışım sanki. Bitmek bilmeyen bir lig de seyirciyim. İzliyorum kalabalıları ve yalnız olmayanları… Bütün günahlarım da yalnız kalmamak içindi zaten. Biraz sevilebilmek umudu işte. Olmadı, bunu sevabıyla başaramadım. Üzgünüm, pişmanım çok pişmanım!
20 Kasım 2014 Perşembe
Aldatan
Odamdan disari cikmiyorum. Pismanlik
hissetmeye calisiyorum. Bir tek mektubu kitabin arasina koydugum icin pismanim.
‘Keske daha iyi saklasaydim’ diyorum. Engin’le yasadigim onca guzel vakitten
pisman olmak mumkun degil benim icin. Hayatimin en keyifli gunlerini gecirdim
ben onunla. Gercekten olmak istedigim kadin oldum onunla ben. Bundan pismanlik
duymam cok zor. Yasananlardan dolayi cok uzgunum. Kardesimden duyduklarimdan,
onun yuzundeki ifadeden dolayi cok ama cok uzgunum. Pisman degilim. Yine olsa
eminim ki yine ayni hatayi yapardim ama utaniyorum. Utanc duygusu var. Yercekimi
daha da guclu sanki bugunlerde beni sonsuza kadar bu utancla dunyada tutacakmis
gibi. Basimi onumden pek ayiramiyorum. Gunler uzadi bir de. Gecmiyor saatler.
Hani agir agir aci cektirmek istiyor sanki akreple yelkovan. Erdem konusmuyor. Sessizligiyle
boguyor beni. Keyifli keyifli Enis’le konusuyor telefonda. Telefonu kapattiginda
derin bir nefes aliyor. Aklina geliyor ablasinin yaptigi. Ne kadar sonra
bilmiyorum, kapim aciliyor.
‘Seni anlamiyorum ve anlamayacagim
zaten anlamak da istemem. Senin icin tek bir sey yapabilirim. Unuturum bunu.
Unutucam abla. Bu mektubu yok sayiyorum. Sen bundan sonra ne yaparsin? Nasil
hareket edersin, bilmem. Ben senin yuzune bakabilmek istiyorum, onun icin
unutucam’
Dizlerimi karnima cekmis
oturuyorum. Basim dizlerimin arasinda. Nemli gozlerim yukarida Erdem’e bakiyor.
Iyi mi soyledi kotu mu, onu dusunuyorum. Hic bir sey soyleyemiyorum. Oylece
duruyor kapida. Benden bir hareket bekliyor. Bulamiyorum. Ne demeli, ne yapmali
bilemiyorum. Agliyorum sadece. Erdem oylece duruyor. Basini duvara yasliyor.
Gozlerini kapatiyor. Sanki kardesim degil de bir yabanci var orda. Hic bir
sicaklik hissedemiyorum. Bosluk da kaybolup gidicem sanki. Dustugumu
hissediyorum. Bir anda kendimi tutamiyorum.
‘Erdem nolur bana saril’
Erdem yavas yavas yanima geliyor.
O kadar isteksiz geliyor ki soyledigime pisman oluyorum. Sarildiginda tekrar
kardes oldugumuzu hatirliyoruz. Oyle kuvvetli sarliyorum ki Erdem kayitsiz
kalamiyor. Saclarimi oksamaya basliyor. Kelimelere ihtiyacimiz yok. Sarilmak
yetiyor. Kollarimizi gevsetiyoruz. Kafami cevirip yuzune bakamiyorum ama
mutluyum. Icim isiniyor resmen. Yuzune bakmadan kollarindan ayrilip dizine
yatiyorum. Erdem sirtini yatagin basligina yasliyor. Bir mudet sonra telefonunu
cikartip oyalanmaya basliyor. Ben Erdem’in ne dusundugunu kestirmeye basliyorum
ama eminim bir sey dusunmuyordur. Erdem soyleyecegini soyler ve gerisini
dusunmez. Kafasi rahat bir adamdir. Zaten az once soyledikleri de oldukca
netti. Muzik aciyor. Turkce bir radyo kanali. MFO’den ‘Benim Hala Umudum Var’
caliyor.
‘Guzel gunler… Bizi
bekler… Eyvallah dersin olur biter. Boynum bukuk onumde, aglasam sessizce. Su
garip gonlum af olur mu? Bu firtina durulur mu? Benden adam olur mu?’
Ne guzel sarki… Nasil da anlamli…
Nasil da bilge bir ruh hali… MFO gelmis gecmis en iyi muzik grubudur Turkiye’de.
Her derde deva sarkilari vardir. Nasil da bir anne sevkatiyle okusuyor
ruhumuzun saclarini…
Merhamet onemli bir duygu. Hata
yapsan da birini istemeden acitsan da o merhamet duygusu oldugu surece yaptigin
hatanin dibini goremiyorsun. Engin’deki en parlak ozelliklerden biri merhamet…
Yaptigi hatalarin farkinda sucluluk duygusu var. Merhametinden cekip gidemiyor.
Karsinda kirilgan bir kadin var. Yillarin hayat arkadasligi var. Aldatarak
merhametini de aldatiyor ama ondan kopamiyor. ‘Ben birakirsam biter o. Kendini
toplayamaz. Bir suru kayip yasadi, sadece bana tutundu. Bende gidersem ayaga
kalkamaz’ demisti bir gun. Simdi bir adam bunu dusunuyor ve soyluyorsa
karsidaki o kadar zayif olmasa da adama boyle hissettirmis demektir. Engin
zaman zaman bencillesen uzerinde bir yuk, sorumluluk gibi duran karisini
tasimaktan yorulan ve kacacak yer ariyan bir adam. Bir taraftan da karisini bir
turlu birakamayan ona asiri bir baglilik hisseden bir adam. Olay ‘ madem
sevmiyor ve aldatiyor, o zaman ayrilsin’ mantigindan daha komplike. Bunlar
Engin’in veya benim yaptiklarimi mesrulastirmaz tabiki ama hic bir sey
gorundugu kadar acimasiz ve asaglik degil. Bir adam yillarca baska bir kadini sadece
onunla sohbet edebilmek icin caba sarfediyorsa adam kadar karisinda da hata
vardir.
Evlendikten sonra buyusu bozulan
asklar… Birbirine ozel alan birakmamak… Bir tarafa fazla sorumluluk yuklemek…
Birey olmayi unutmak… Arkadas olamamak… Saygiyi
yitirmek… Karsindakine ezberden yaklasmak… Gercekten dinlememek…
Gercekten konusmamak… Engin’in soyledigi bir seyi hatirliyorum ‘Bir tek senin
yaninda kendim olabiliyorum. Arkasini onunu dusunmeden dumduz konusuyorum’ Evet
bu dogru cunku ben ona yargisiz yaklasiyorum. Onu kaliba sokma gibi bir derdim
yok. Hic bir sorumluluk yuklemiyorum, hic bir sorumluluk almiyorum. Ikimizde
birer bireyiz. Sadece o ani paylasiyoruz. Insanin evlilik de ihtiyaci olan
duygu tam olarak bu. Basarabilmek ne kadar mumkun bilmiyorum, daha once hic
evlenmedim ama Engin’in evliliginden bunu ogrendim.
Simdi bir anda aklima geldi ‘aldatan
aldanirmis…’ Peki oyle olsun!
Yargisiz infaz
Eve girdigimde Erdem her zaman ki
gibi koltukta uzaniyor. Kac tane bira ictigini kestirmek guc… Elinde bir kitap
var, diger elinde bir kagit… Bana bakiyor tuhaf bir sekilde. Erdem’in
garipliklerini cekecek hic gucum yok. Bir sey demeden mutfaga girip bir kahve
koyuyorum. Ilaclarimi aliyorum.
‘Ablaaa… Sen baksana bir buraya!’
‘Ne var Erdem? Hicbir seyi
cekecek durumda degilim su an’
‘Yok… yok… Sen bir bak bana’
Iceriye giriyorum. Erdem uzandigi
yerden kalkmis, oturuyor. Basi one egik… Elinde tuttugu kagit, Engin’in bana
gonderdigi mektup. Iste simdi cok fena faka bastin Ender. Ne demeli, ne yapmali
simdi. Yer yarilsin, nolur yer yarilsin bende icine gireyim. Oleyim su an
oleyim lutfen!
‘Bu herif sana Turkiye’den
usenmemis mektup yollamis. Baya kokunu falan biliyor, sana don cagrisi yapiyor.
Bak, ozledim demis. Insan sevdigini ozler, sevdiginin kokusunu unutamaz. Abla
ne is?’
‘Ben sey…’
‘Tamam ya. Hersey ortada zaten.
Aciklama falan yapmana gerek yok. Dunyada baska adam kalmadi dimi? Tek bu
vardi, sende evil falan ama olsun dedin. Simdi asik oldum falan da dersin.
Kalbime soz geciremedim. Ask bu filan. Gec bunlari gec! Senden hic beklemezdim.
Eda’dan hatta Elcin’den bile beklerdim ama senden beklemezdim. Benim ablam ya,
Ender’sin sen! Babamin, annemin en guvendigi kizsin! Herkes hata yapar da bu
baska bir sey…’
Agliyorum. Hic acimadan konusmaya
devam ediyor. Kardesimin gozunde ufacigim artik. Bazen herseyi ama herseyi
silmek, tekrar baslamak istiyorum. Hani ‘ Allahim bu yasadigim hayat olmadi,
ben bundan daha guzelini yasarim’ diyesim geliyor. Tam olarak o anlardayim.
Ruya olsun bu yasadigim lutfen, lutfen… Yok ama degil. Hepsi gercek! Erdem bunu
gidip bizimkilere anlatacak degil ama iyi kullanir bunu. Ben bile boylesine bir
hata yaptiysam kendinde her turlu hata yapma hakkini bulur artik. Bir suru
yanlisina goz yummak zorunda birakir beni. Yuzume vurur delicesine.
‘Ben bosuna tav degilmisim bu
Engin’e. Serefsiz herif! Sen bana soylesene ne kadar uyuttun bizi ayakta?’
‘Erdem ne uyutmasi ya… Duzgun
konus’
‘Bak… Bak… Sen cok duzgun
davraniyorsun da ben duzgun konusucam. Hadi soyle ne zamandir iliski yasiyorsun
bu herifle?’
‘Iliski falan yok ortada!’
‘Ne demek iliski filan yok ya. Dalga
mi geciyorsun sen? Herif sana yuzyil onceymis gibi mektup yazmis Turkiye’den
Amerika’ya. Kokunu ozledim demis’
‘Senin dusundugun gibi bir sey
degil bu. Biz bir davet de tanistik. Frekanslarimiz tuttu. Etkinlik boyunca
sohbet ettik. Evli adamla bekar kadin sohbet edemez mi? Sonra hersey
kontrolunden cikti. Bir arkadaslik gibi dusun bunu. Hayattan kacacak yerimiz
kalmadiginda birbirimizin varligina sigindik, guc aldik, mutluluk verdik. Evli
olmasini umursamadim cunku asik olmadim ben Engin’e. Sadece hayatimda olsun
istedim. Bir sekilde orda bir yerde olsun istedim. Onun icin de aynisi gecerli’
‘Nasil ya? Kalkmis bir de asik
olmadim diyor. Ya abla delirtme insani! Sanki sahipsiz, kimsesizsin. Biz variz,
bir suru arkadasin var. Kimse anlamiyor da bir tek Engin mi anliyor seni? Ne
yasadin da bu kadar siginmak istedin. Bize ya da arkadaslarina anlatip da
rahatlayamayacagin ne vardi da gittin ona anlattin?’
‘Begenilmeye ihtiyacim vardi.
Sevilmeye ihtiyacim vardi. Ailem ve arkadaslarim disinda beni seven birinin var
oldugunu bilmeye ihtiyacim vardi. O Emre beni mahvetti. Gunden gune eridi benim
ozguvenim, hayallerim, gururum. Kim farkindaydi bunun? Herkes kendi derdinde
bizim ailemizde. Annem var bi dinleyen, ona da anlatamazdim. Unutamadim onu,
cikartamadim aklimdan bir turlu. Onu bulucam diye kendimi kaybettim. Kuyrugumu
dik tutmak icin kimseye belli etmedim. Asik olmaktan birini sevmekten korktum
ben. Yine severim de sevilmem diye, ortada birakilirim diye, yanlis adama asik
olurum diye korktum ben, cok korktum. Engin’le karsilikli olarak sorumluluk
tasimadigimiz icin rahattik. Benim olmadigi icin kaybetmekten korkmadim. Evli
oldugu icin baglanamayacagimi biliyordum. Engin bana kendimi degerli
hissetirdi. Ona karsi oldugum gibi davrandim. O da bana… Yalansiz, riyasiz…
Kaybetmekten korkmadan ozgurce… Onunla cok guldum, eglendim ben. Dun ve yarin
yokmuscasina. Evli olmasi daha yeni yeni batmaya basladi cunku daha ozel seyler
hissetmeye basladim. Uzerine bir de baba olacagini ogrenince tamamen iliskimi
kestim. Hala bazen bir seyler yazip ciziyor ama askindan degil siginma ihtiyacindan’
‘Ben anlamiyorum seni. Bu
kabahatin ozru bu olamaz. Sen kendini iyi hissetmek icin bir kadinin kocasini
elinden aliyorsun resmen. Ne zaman bu kadar duyarsiz ve bencil oldun sen?’
Sen yillarca kimseyi uzmemek icin
elinden geleni yap, yillarca dunyanin obur ucundaki adama asik ol ve gozun
baska kimseyi gormesin ama bir hatayla duyarsiz, bencil ve hatta kaltak ol!
Iste hayat boyle zalim. Yargisiz infaz!
19 Kasım 2014 Çarşamba
Bi s...
Kosarak geliyor. Arabanin dikiz
aynasindan bakiyorum. Elinde bir sey tutuyor. Kocaman bir gulumsemeyle kapimi
aciyor.
‘Hosgeldin. Simdi lutfen
soyleyeceklerime itiraz etme, kucuk bir supriz var’
‘Ne suprizi, nerden cikti simdi
bunlar. Tobe… Tobe…’
‘Itiraz istemiyorum demistim ama.
Gozlerini baglayacagim’
‘Alsa, olmaz’
Gozlerimi bagliyor. Hani kucuk
bir tas attiginda ayni anda havalanan kuslar vardir ya. Boyle ‘pitir pitir’ ses
cikarir kalbim oyle havalaniyor resmen. Arkamda durup omuzlarimdan yon veriyor.
Avuclari omuzlarima bir sicaklik veriyor, ‘guven bana’ diyor adeta. Yuzumde
aptal, saskin gulumsemenin varligina dair yemin edebilirim. Ondan uzaklasmaya
calistikca yakinlasiyorum. Allahim nolur yardim et bana. Beni dikkat etmem
konusunda uyariyor. Merdiven iniyoruz. ‘Korkuyorum, dusucem simdi’ diye diye
iniyorum.
Ilkokuldaydim. Cok icine kapanik
yalniz bir cocuktum. Okuldaki tum cocuklar fazlasiyla simarik, yabani ve
azgindi. O zamanki boyutlarima gore oldukca uzun merdivenleri vardi okul
bahcesine inen. Tenefuse cikmisti. Zil calinca o minik boyumla sakin sakin
cikmistim. Son basamaga geldigimde bugun gorsem yuzune tukrecek kadar nefret
ettigim bir cocuk beni asagiya iktirmisti. Parandeler ata ata asagiya
yuvarlanmistim. Insanlar basima toplanmamisti. Okul hademesi teyze farkedip
kaldirmisti. Baska bir cocuk olsa okul muduru bile gelirdi. Beni nedense
sevmiyorlardi, ya da bana oyle geliyordu. Sevimli bir cocuk degildim. Annem
diger cocuklarin annesi gibi pimpirikli ve cadoloz degildi. Belki de ondan… Hep
sahipsiz ve savunmasiz hissederdim okulda. Ablalarimda orda okuyordu ama
ilgilenmezlerdi pek. Uzun lafin kisasi ben merdivenlerden korkarim o gunden
beri.
Merdivenler bitiyo. Boyle patika
bir yol gibi bir yerden geciyoruz. Sonra duzluge geliyoruz. Durup, bekliyor
Enis. Derin bir nefes aliyor. Gozlerimin bagini cozuyor. Gozlerim soyle bir
bulanik goruyor. Kirpis kirpis yapiyorum. Kirmizi beyaz kareli bir ortuyle
kapli minik bir masa, iki tane minik hasir tabure… Bir sise kirmizi sarap,
peynir, cikolata kapli cilek, bir iki tane sevimli fener ve muhtesem bir sehir
manzarasi… Hic bir sey soyleyemiyorum. Hayretler icindeyim. Boylesine dort
dortluk bir adamdan boylesine dort dortluk bir hareket… Hatta tam hayalimdeki
an gelip catiyor. Bir sevgilim olsun bana boyle bir supriz yapsin, dusunmeden
boynuna dolanip olduresiye opebilirim. Yok, yapamiyorum. Oyle mihlanip
kaliyorum oldugum yere. Canim aciyor. Aglamak istiyorum. Utancimdan yuzune
bakamiyorum.
‘Ender, noldu? Begenmedin mi?’
Kendimden oylesine nefret
ediyorum ki. Hayata, kadere oylesine ofke doluyum ki. Bu adam neden simdi
karsima cikiyor? Ben neden Engin’le birlikte oldum? Neden her karsima cikan
adamda bir sorun, bir problem cikiyor? Ben neden hic bir zaman icim rahat bir
sekilde ani yasayamiyorum? Ne diyecegim simdi ben adama?
‘Bu ne simdi ya? Ne gerek var
boyle sacmaliklara… Neyin pesindesin sen?’
‘Nasil ya? Sana supriz yapmak
istedim. Mutlu ol diye…’
‘Ben gayet mutluyum. Isin yok mu
senin? Benden sana ekmek cikmaz Enis’
‘Ne demek simdi o ya? Ben sana
gel yarin evlenelim demedim ki. Iyi vakit geciriyoruz. Biraz daha birbirimizi
tanisak nasil bir zarari olur ki?’
‘Ben seni tanimak istemiyorum’
‘Allah belami versin o zaman
benim. Goren de gel seviselim dedim zaneder. Iyi tamam git, hayret bir sey ya’
Icim aciya aciya geri donuyorum.
Gozumden yaslar suzuluyor. Elim, ayagim titriyor. Arkama bakamiyorum. Arabaya
biniyorum. Agliyorum, agliyorum! Cok ama cok agliyorum. Gozlerim yaniyor. Mesaj
geliyor.
Engin…
‘Bizim oglan sizin yaniniza
gelmis. Nasil gidiyor?’
Engin, Allah askina bi s…
18 Kasım 2014 Salı
Iskence
Beni kim ne yapsin ki… Bir
evlilige burnunu sokmus. Bir kadinin kocasina goz dikmisim. Bunu kasten
yapmamis olsam da yaptim. Bir gercege goz yumup bencilligimden yaptim. Insan
her zaman hakim olamiyor kendisine. Aileme karsi boynum bukuk… Icten ice kemirip
duruyor bu gunah beni. Simdi Enis yaptigim hatayi, isledigim gunahi yuzume
vuruyor. Hem de oyle vuruyor ki boyle pismanliktan kavruluyorum. Boylesine
duzgun,huyu huyuma, suyu suyuma, zeki, caliskan, akli basinda, esprili,
anlayisli, karizmatik bir adami yaptigim hata yuzunden kaybediyorum. Onun
ilgisine karsilik veremiyorum. Neden? Evli abisiyle iliski yasadim. Lanet
gelsin! Yaptigin iyi de kotu de karsina oyle bir geliyor ki boyle calismadigin
yerden cikan sinav sorulari gibi. Sag gosterip sol vuran futbolcular gibi
vuruyor hayat.
Erdem evden cikmak istemiyor. ‘Siz
Enis’le cikin dolasin, cocuk yalniz kalmasin’ diyor. Boyle icim de bir yer
‘adisin Ender’ diye bagirirken elim telephone gidiyor. Enis’i ariyorum.
‘Selam naber?’
‘Iyidir guzelim, senden?’
‘Ha sey… Iyi… ne yapcaksin bugun?
Erdem disari cikmak istemiyor’
‘Himmm… O zaman soyle yapalim,
sen hazirlan. Ben 20 dakika icinde sana yer ve saat icin mesaj atayim’
‘Peki’
Kapatiyorum. Yuzumde aptal bir
gulumseme… ‘Guzelim’ kelimesi Enis’in agzina yapismis bir hitap sekli. Bana
ozel degil ama oyle guzel soyluyor ki bana ozelmis gibi geliyor ve mutlu
oluyorum. Ben sana mesaj aticam falan demeler, olaya hakim olmaya calismalar…
Bunlar hep arti, puan kazandiriyor ama neye yarar… Hazirlanmaya gidiyorum. Saclarim
sabahtan hazirdi. Ustume giyecek bir sey bulamiyorum bir turlu fazla kilolarimi
en az hangisi belli eder diye bakiyorum. Oylesine kilo almisim ki hic bir sey
kar etmiyor. En sonunda kisa onden dugmeli bir kot elbise giyiyorum. Havalar
iyice sogudu buralarda. Elbiseden biraz daha uzun taba rengi kalin bir hirka
giyiyorum. Cizmeleri de cektim mi bu is tamam. Mesaj geliyor. Daha once
gitmedigim bir yer. Biraz sehir disinda gibi. Ben seni alayim diyorum, kabul
etmiyor. Arabaya bindigimde bacaklarimin titredigini hissediyorum. Olmayacak
isler yapma konusunda ustume yok. Hani atesten gomlek olsun giyeyim, zehir
olsun iceyim, cikmaz sokak olsun gireyim. Bayiliyorum kendimi olmadik isler
icinde birakmaya. Hava soguk ama gunesli… En sevdigimden… Navigasyon geldigimi
soyluyor ama ben pek emin degilim. Yol kenarinda bi yerde duruyorum. Mesaj
geliyor.
‘Bekle orda, geliyorum’
Etrafima bakiyorum, Kimse yok.
Icimdeki sacma cocuksu heycan yukseliyor. Enis’in bu telasli halleri beni
heycanlandiriyor. Beni mutlu etmek icin cabalamasi, ilgi cekmeye calisan ufak
bir oglan cocugu gibi davranmasi masumiyetin huzurunu veriyor bana. Sonra
aklima gercekler geliyor. Bu tam olarak bir iskence… Tut ki gunlerce yemek
yememissin. Onune guzel bir yemek geliyor ama ellerin kelepceli… Sadece
bakabiliyorsun, kokusunu icine cekiyorsun ama yiyemiyorsun. Enis tam olarak
aska ac kalmis Ender’in onune koyulmus ask kebabi… Allahim bu nasil pis
bogazliktir. Aski bile yemekle anlatiyorum.
6 Kasım 2014 Perşembe
Utanc
Enis duzenli araliklarla mesaj
atiyor Vegsa’tan. Bir seyleri bahane edip irtibati hic koparmiyor. Kardesimin
yaninda bana bu kadar rahat yazmasi ne tuhaf. Gecistiriyorum mesajlari. Iki
mesaja bir mesajla falan cevap veriyorum. 3 gece Vegas’da kalip donuyorlar,
havaalaninda onlari karsilamaya gidiyorum. Yol boyunca iki kucuk cocuk gibi
Vegas maceralarini anlatip kahkahalarla guluyorum. Erdem’I uzun zamandir bu
kadar keyifli gormemistim. O genelde kimseyle bu kadar samimi olmaz ve asiri
duygularla mutlu olamaz. Enis’I cok seviyor belli. Baya farkli karakterli iki
insan ama iyi anlasiyorlar iste. Enis’i biraktiktan sonra Enis’in ne kadar
duzgun bir adam oldugunu soyluyor.
‘Kardesin olarak bunu soylemem
garip gelecek ama bir gun evlenceksen Enis gibi bir adamla evlen. Vegas’da o
kadar gotu basi dagittik. Yanimiza bir suru hatun geldi. Adam donup bakmadi.
Oyle takilidik kizlarla, icki falan ismarladik sonra salladik. Bizi ibne
zannetmis olabilirler ama umrumuzda degil. Kumar desen herif cok zeki.
Gercekten zekasiyla oynuyor. Oyle ahmak gibi para sacmadi ama oturdugu masadan
hep eli dolu kalkti. Sonra hepsini alkole gomduk’
‘Iyi yapmissiniz ablacim.
Eglendiginize sevindim ama Allah askina su Enis propagandasina bir son verir
misin?’
‘Ya abla ne var bunda. Yarin git
evlen demiyorum ama bence deneyebilirsiniz. Sacma sapan adamlarla takilacagina
mis gibi herif iste. Egitimi iyi, ailesi iyi… Tamam ekonomik anlamda senden
daha guclu degil ama esit sayilirsiniz. Bu adamda bu kafa varken iyi para
kazanir zaten. Tipi de duzgun, yasi da uygun. Daha ne olsun. O Emre serefsizi
sozlendi bak sumsukkizin tekiyle. Bizimkiler soz kesmeye bile gittiler. Sen
hala…’
‘Yeter! Susar misin artik?’
Susuyor Erdem. Bu cocuk hic bu
kadar uzun konusmazdi. Dil olmus pabuc… Hele ki boyle konularda hic konusmazdi.
Simdi canimi acitmak icin yapiyor gibi sanki. Tutturmus bir Enis… Dediklerinde
de haksiz degil hani. Enis gercekten insanin birlikte olmak isteyecegi turden bir
adam. Hani boyle temiz yuzlu adamlar vardir ya. Onlardan iste. Al onu, evlen.
Bir omur boyu evinde dursun. Iyi es, iyi baba… Engin bir keresinde bahsetmisti
Enis’den… Adini soylememisti ama laf arasinda ‘ erkek kardesim benim gibi
serseri ruhlu degil mesela. O boyle fazla duzgun bir adam. Her anlamda oyle…
Ailenin goz bebegi…’ Simdi daha iyi anliyorum ne dedigini. Boyle bir adamin
yalniz olmasi da enteresan. Bir de benimle bu kadar ilgilenmesi… Yeterince
guzel, etkileyici, alimli, zeki, komik filan degilim ki ben. Sonra sonra
anliyorum Erdem ve babam iyi lobi calismasi yapmislar benim icin. Adamin gozunu
iyice boyamislar. Babam tabiki bunu kasten yapmamistir ama Erdem gayet de bir
amac ugruna yapmis. Enis’in mesajlarindan benim hakkimda bir suru sey bildigini
farkediyorum. Eve vardigimizda dogru odama giriyorum. Yazmaya basliyorum.
Sinirlerim bozuk. Erdem’in dedikleri aklima geliyor. Belki de hayatimda ilk
defa bu kadar duzgun bir adam benden hoslaniyor ve ben bundan olumune utanc
duyuyorum. Bana boylesine kibar ve hos davranan bu adamin soyledigi hic bir
seyi haketmiyorum ki ben. Utaniyorum, cok ama cok utaniyorum.
5 Kasım 2014 Çarşamba
Gozum kapida
Donme fikri aklima dustu duseli
burda kalmak icin bir sebep bulamiyorum. Insanin gozu bir kere kapiya bakmaya
gorsun gitmek icin binbir turlu sebep bulur. Benim gozum cocuklugumdan beri
kapiya bakar. Hep gitmek isterim ben. Giderim yine kapiya bakarim, donmek
isterim. Tam bir medcezir… Su yasima kadar gittigim yer neresi olursa olsun
beni tutamadi kendinde. Ya ben cok avare ruhluyum ya da gittigim yerler,
seyler, insanlar yeterince guclu degil. Simdi evime bakiyorum.
Ne kadar da guzel… Yaklasik bir
sene once geldigimde buz gibi bombos bir evdi. Ilmek ilmek isledim ben onu.
Sanki bir omur burda yasayacakmisim gibi ozenle dekore ettim, emek verdim. Bir
suru insanin kokusu sindi. Yasadiklarimin lekesi kaldi bu evde. Elimde olsa
komple alip Turkiye’ye goturmek istiyorum. Salon penceresinin onunu kaplayan
agactaki kuslari ozleyecegim. Mutfagimda yemek yapmayi bulasik yikarken kucuk
pencereden disari bakmayi, hayaller kurmayi ozleyecegim. Mis gibi kokan huzur
dolu yatak odami ozleyecegim. Butun gun kimseyle konusmadan pijamalarimla evde
vakit gecirmeyi ozleyecegim. Markete gittigimde sadece kendi yemek
istediklerimi alip onlari dolabima yerlestirmeyi ozleyecegim. Burdaki hayatimi
cok ama cok ozleyecegim, biliyorum. Yine de gitmek istiyorum. Gozume su an bu
detaylarin cok guzel gozukuyor olmasi donmeyecegim anlamina gelmiyor. Her ne
zaman donersem doneyim ayni hissi yasayacagim. Daha fazla kalmak bunlari daha
az ozlememe sebep olmayacak. Turkiye’de beni bekleyen bir isim, ailem ve
arkadaslarim var. Biraz korkuyorum. Alisamamaktan, basaramamaktan korkuyorum.
Korkunun ecele faydasi yok. Doneceksin Ender…
Buraya gelirken bir suru
beklentiyle gelmistim. Cogu beklentimin karsilanmadi. Hic aklimda olmayan
seyler yasadim. Yine de pisman degilim yasadiklarimdan. Boylesi olmasi
gerekiyormus, boyle oldu. Iyi bir tecrube oldu benim icin. Daha once
deneyimlemedigim seyler tecrube ettim. Insan hayallerine bir sekilde kavusuyor
ama beklentileri hayat pek sevmiyor. Ne kadar fazla beklenti o kadar hayal
kirikligi… Hayal kurarken fazla detaylara girmemek lazim sanirim. Tarif vermeye
kalktiginda hayat sana ‘Hooop orda dur, haddini asma. Ben bilirim sana
yapacagimi’ diyor.
Donmeme daha zaman olsa da
surekli olarak nasil toparlanacagimi dusunuyorum. Esyalari valize nasil yerlestirecegimi
dusunuyorum. Gidecegim gunku ruh halimi kestirmeye calisiyorum. Ucakta yanima
kim oturur acaba diye dusunuyorum. Istanbul’a ilk indigim an nasil
hissedecegimi dusunuyorum. Turkiye’de neler yapmak istedigimi dusunuyorum. Yeni
araba almak istiyorum. Hangi arabayi alsam diye dusunuyorum. Isleri
dusunuyorum. Yeni bir calisma stili gelistirmem gerekir diye dusunuyorum. Butun
detaylariyla isi dusunuyorum. Ve tabi ki Engin’i… Enginle bulusacagima eminim.
Madem baba olmuyor, hasret gidebilirim onla. Buraya gelirken Engin’le olan
muhabbetimizin azalacagini dusunmustum ama oyle olmadi. O ne yapti, etti beni
kalbinde, aklinda tuttu. Bende ona karsi koyamadim maalesef. Mesafeler degilmis
insani uzak tutan bunu anladim burda. Yillarca Emre”nin uzagindaydim ama hep
kalbimdeydi. Bir senedir elini uzatsa tutabilecek kadar yakindaydim ama sanki
hic olmadigi kadar uzaktaymis gibi hissediyorum.
Onu hic affetmeyecegim. Simdi
gozum kapida, burdan giderken sadece burden degil, ondan da gitmis olacagim.
4 Kasım 2014 Salı
Sukur
Erdem, Vegas icin hazilaniyor.
Onun tarzinda bir adama gore degil ama kumar konusunda oldukca hevesli. Enis
daha gece klubu adami gibi duruyor. Buyuk ihtimalle Erdem biraz takilir Enisle
sonra cikar gider, kumara dayanir. Enis takilacak bir kiz bulur kendine. Enisle
Erdem’i alip havaalanina birakiyorum. Enis daha mesafeli ve normal davraniyor.
‘Ender keske sende gelseydin’
‘Ay yok bana fenalik geldi Vegas’tan…
Hem Erdemle ayni anda Vegas’da olmamiz aile butcesine zarar verebilir.’
‘Abla ben senin gibi makinada
oynamiyorum. Zeka konusturuyorum. Kaybetmek yok’
‘Allah allah… Kurban ol sen benim
makinalarima’
‘Hadi Ender yap bir cilginlik…
Havaalanindan alalim bileti esya isini de AVM birinde bir saatte haledersin’
‘Yok artik daha neler…’
Fazla israrci oldugunu dusunup
susuyor. Erdem bu isrardan eminim ki rahatsiz oluyor. Onlari havaalanina
birakip sehir merkezine gidiyorum. Aklimda Engin var. Kulakliklarimi takiyorum.
Bu aralar dinlemekten hic sikilmadigim bir sarki aciyorum. ‘Bir harmanim bu
aksam…’ Tam sarkinin buyusunde sehri izlerken telefonum caliyor.
‘Enderim kalenderim benim!’
‘Eliizzz’
‘Kizim biz niye konusamiyoruz,
cok uzuluyorum ben’
‘Valla annem bende uzuluyorum. Bu
saat farki bizi mahvetti Elizim’
‘Aynen ya. Isyanim var ya! Dunya
neden yuvarlak ya? Neden? Neden? Sende gel artik. Ben sensiz yetim bir cocugum
burda. Boynu bukukleri oynuyorum’
‘Doncem doncem. Basmaya basladi
burasi. Daha fazla katlanamiyorum. Ne zaman donerim bilmiyorum ama bir iki ay
icinde donerim. Tezi de verdim. Anlat bakalim, neler oluyor hayatta?’
‘Sorma Enderim ya… Ege’lerin
basina her ne geldiyse su LA deki Andy’i nam-I diger Ender yuzunden gelmis.
Onlar cokertmisler insaati. Herifin babasi bildigin mafya. Sen gorusmuyorsun
dimi o serefsiz herifle?’
‘Yok gorusmuyorum ama ne alaka ya?’
‘Valla bu cocugun amcasiyla
babasi ortakmis. Amcasi ilgileniyormus insaat sirketleriyle. Daha once Ege’nin
babasi bazi tehditler almis ihaleye girmemesi icin ama kimden oldugunu net
olarak bilmiyormus. Dikkate almamis tehditleri. Aslinda Egeyle tanismak isteyen
Endermis. Ege’yi adim adim takip ediyormus piskopat. Olur da bir bilgi alirim
diye. O gun yangin olmasaydi belki de eve girip Ege’nin esyalarini filan
karistircakti. Bilemiyorum. Cok acayip seyler bunlar. Uzak dur o cocuktan’
‘Inanamiyorum ya… Eee, ne oldu
simdi?’
‘Valla hic bir sey olmadi henuz.
Isin hukuki kismi yillarca surebilir. Ekonomik kismi ise butun mulkleri elden
cikartiyorlar. Egelerin gelmis gecmis en buyuk projesiydi bu. Projeyi
bitiremeyeck durumdalar. Cezasini odeyecekler. Hali hazirda devam eden kucuk
projeler var onlari teslim edecekler. Sonra da boyle apartman, ishani falan
yapacaklar. Bende ofisi bosaltiyorum. Evden calisacagim. Bir de onun
masraflariyla ugrasmayalim dedim. Ege bu donemde benden cok uzaklasti. Ilk
zamanlar bozuluyordum ama sonra kendi haline biraktim. Ailecek inanilmaz
yiprandilar. Ozellikle annesi cok perisan oldu. Konforuna cok duskun bir kadin
biliyorsun. Hastanede kaldi birkac gun. Sinir krizleri gecirdi. Bende
etkilendim haliyle. Sen nasilsin anlatsana? Bunaliyorum zaten hep bu mevzulari
konusmaktan.’
‘Bunlarin uzerine anca Allaha
sukur ben iyiyim demek kaliyor yavrum’
‘Oyle deme ya anlat’
Anlatiyorum son olanlari. Enis’den
bahsedince sok geciriyor. Ender’li kisimlari anlatmak istemiyorum cani
sikilmasin diye. Eliz’den ilk defa bir sey saklamis oluyorum boylece. Ege icin
uzuluyorum. Boyle durumlarda biraz uzulurum biraz da korkarim ben. Hemen ‘ya
bizim basimiza da gelirse’ derim. Biz hep cok temkinli kazanan ve temkinli
harcayan bir aile olduk. Zaman zaman bu asiri temkinli ve mutevazi halimiz
benim asiri sinirimi bozsa da aslinda bir taraftan guven verir bana. Ne kadar
yere yakin ucarsan yere dustugunde hasar o kadar az olur. Genelde alcaktan
ucmayi tercih edenler de yere dusmezler. Hayat standartlarimiz hep azar azar
artti bizim ama hic eksilmedi. Bu guzel bir sey iste. Allaha sukur…
Olacak is degil !
Aradan bir hafta geciyor. Erdem
yine gunluk rutininde takiliyor. Ne zaman geri donecek bilmiyorum ama keyfi
burda iyi. Zamanin cogunu evde geciriyor. Aksamustu gibi yuruyuse cikiyor. Bir
de is edinmis kendine. Yan apartmandaki yasli kadinin kopegini de aliyor
yuruyse cikarken. Erdem boyledir. Garip insanlarla tanismaya bayilir. Boyle
garip sorumluluklari almayi da sever. Cocukken arakadaslari top oynarken o
bakkalin ciragina ciraklik yapiyordu. Bakkal ciragina siparisleri verirdi.
Cirak da Erdem’e verirdi. Bizim ki siparis dagitirken cirak cocuk top oynardi.
Kavgadan yakasi kurtulmazdi ama cete gibi dolasmayi hic sevmezdi. Bir arkadasi
vardi. Onla yapardi butun hinzirliklari. Tam bir yalniz kovboy diyebiliriz onun
icin. Tezimi teslim ediyorum en sonunda. Sunumum da gayet iyi geciyor.
Fakulteden cikar cikmaz Pier39’daki deniz feneri restaurant da iki kisilik yer
ayirtiyorum. Kardesimle kutlamak lazim bunu. Erdem’e mesaj atiyorum.
‘Ablam sen o rezervasyonu uc
kisilik yap’ diye cevap geliyor.
‘Sebep?’
‘Enis geldi’
‘Enis kim?’
‘Engin’in kardesi. Yeni ortagim.’
Allahim sen bana akil, fikir ve
sabir ver. Ne alaka simdi. Sanki komsu kapisi ipini koparan San Francisco’ya
geliyor. Inanilmaz geriliyorum. Rezervasyonu uc kisilik yapiyorum. Aksamustu
Erdem yuruyusten donuyor. Ben yavas yavas hazirlanmaya basliyorum. Erdem dusa
giriyor. Saclarimi masaliyorum. Gecen hafta aldigim siyah mini elbisemi ve
kirmizi ayakkabilarimi giyiyorum. Sade bir goz makjayi ve kirmizi ruj
suruyorum. Internetten Joy Fm’i aciyorum. Keyfim yerine geliyor. Hazirlanirken
bana eslik etmesi icin bir kadeh kirmizi sarap iciyorum. O da ruhumu susluyor.
Erdem siyah takim elbise, acik mavi gomlek giyiyor. Kravatsiz her zamanki gibi…
Saclarini guzelce taramis. Enis’in bizimle restaurant da bulusacagini soyluyor.
Taksideyken Enis hakkinda daha detayli bilgi veriyor.
‘Istanbul Teknik’den mezun.
Insaat Muhendisi… 29 yasinda. Nerdeyse ayni yastasiniz. Su godoman insaat
firmalarindan birinde calismis bir sure. Simdi bir mimar arkadasiyla kendi
ofislerini aciyorlar. Universitedeyken ogrenci degisim programiyla Berkeley’e
gelmis. Buralarin yabancisi degil yani. Ne zamandir gelmek istiyormus. Bende
israr edince kalkip geldi. Burda bir arkadasinda kaliyor. Sana soylemeyi
unuttum ama biz iki gun sonra Vegas’a gitcez. Takilcaz azcik’
Hic bir sey soylemiyorum. Hafif
tebessumlerle gecistiriyorum. Bu bulusma benim hic hosuma gitmiyor. Simdi bir
suru Engin lafi gececek ben tepkilerimi kontrol etmeye calisacagim. Pier’den
bir tekneye binip deniz fenerine geciyoruz. Iceriye giriyoruz. Erdem eliyle
isaret edip yon veriyor. Arkasi donuk bir adam oturuyor. Yaklasiyoruz.
‘Vay birader! Hosgeldin’
‘Ooo… Hosbulduk. Merhaba, Enis
ben’
‘ Merhaba, memnun oldum. Bende
Ender’
‘Adinizi cok duydum. Bir turlu
karsilasamadik. Buyrun, gecin’
Yerimizi aliyoruz. Enis tam
olarak Engin’in genc versiyonu. Hani benim bedenime uygun olani. Korkutucu bir
sekilde benziyorlar ama Enis daha karizmatik, daha goz alici… Ne kadar genc
gozukurse gozuksun yillarin Engin’in yuzune yillarin golgesi vuruyor. Enis
kendinden emin bir adam. Erdem ondan 4 yas kucuk olsa da iyi anlasiyorlar. Erdem
kendinden buyuklerle daha iyi anlasir zaten, aradaki yas farki fazla degilse ne
tipinden ne de davranisindan anlasilir kucuk oldugu. Benim delikanli olgun
kardesi… Tam olarak arkadas olmuslar. Erdem her ne kadar enseye tokat lakayit
bir dil ile konussada ona saygi duydugunu gosteriyor. Enis’de Erdem’in kendine
guvenine, zekasina ve mutevaziligine saygi duyuyor. Yemekleri siparis ediyoruz.
Erdem biraz kizarmis peynir istiyor sadece. Enis, somon baligi siparis ediyor. Ben
izgara tavuk soyluyorum. Beyaz sarap ismarliyoruz. Enis goz ucuyla bana
bakiyor.
‘Balik sevmiyor musun?’
‘Cok degil’
‘Aslinda bende cok sevmem ama
nedense ismarladim iste. Bakalim nasil bir sey gelecek’
‘En iyisi peynir. Ne kadar cok
yerseniz o kadar yavas sarhos olursunuz’
‘Erdem sarhos olmaya mi geldik
biz buraya?’
‘E neden geldik? Iceriz dimi
Enis?’
‘Iceriz, iceriz. Burasi baya
guzelmis. Benim sansim olmamisti daha once. Bu arada tezi kutluyormussun. Tebrik
ederim’
‘Tesekkurler… Sende burda
olduguna gore sizing yeni ortakliginizi da kutlayabiliriz’
‘Haha… Evet, supriz bir proje
oldu bizim icin de. Abim Engin’i tanirsin. Sizin tedarikcilerinizden. Bizim
babalari tanistirmis. Nerden nereye iste…’
‘Evet biliyorum, Engin Bey ile
bir kac kez davet de karsilastik’
‘Aslinda o da bu isin bir parcasi
olmak istedi ama sonra bir suru problem oldu. Siz yabanci degilsiniz. Esi
hamileydi, dusuk oldu. Ikisi de yikildilar haliyle. Kendi isine zor kosturuyor,
yengeyle ilgilenmekten’
‘Aa… Gecmis olsun, uzuldum’
Dakika bir, gol bir… Engin baba
olmuyor mu simdi? Ne zaman oldu ki bu? Cok uzuluyorum onun adina. Yaninda olup
teselli etmek istiyorum. O simdi uzuntusunu belli edemiyordur kimseye. Aglamak
istemistir ama yapamamistir. Sigarayi arttirmistir. Geceleri uykusundan uyanip
balkona cikiyordur. Derin nefes alip veriyordur. Bana ihtiyaci vardir. Dugum dugumdur
bogazi.
‘Ablaaa… Abla!’
‘Hi? Efendim?’
‘Iyi misin sen? Basin mi agriyor?’
‘Yoo… Iyiyim’
‘Daldin gittin, gozlerin yasardi
falan. Korktum bende’
Butun gece Enis’e bakmaya
utanarak geciyor. Arada sirada goz goze geliyoruz. Hemen kaciriyorum gozlerimi.
Erdem tuvalet icin kalkinca bana bir suru soru soruyor hayatimla ilgili. En
sonunda guzel olduguma dair iltifatta bulunuyor. Utaniyorum, cok utaniyorum. Erdem
dondugunde hesabi odeyip kalkiyoruz. Erdem kahve icin israrla eve davet ediyor.
O da kirmayip geliyor. Kahveler iciliyor. Ben oldukca sessiz bir sekilde
takiliyorum. Erdem ustunu degistirmek icin iceriye giriyor. Enis evimi suzuyor.
Kalkip raflardaki kitaplari karistiriyor. Pikapimin yanina gidip Marvin Gaye’in
plagini yerlestiriyor. Erdem uzun surece icerde kalinca meraklanip iceriye
gidiyorum. Yatagima sereserpe yatmis.
Tislaya tislaya uyuyakalmis benim sapsal kardesim.
‘Sizmis’
‘Hadi ya! Yorgundu herhalde’
‘Klasiktir. Yatak gorunce
dayanamaz uyur’
‘Evin cok guzel, keyifli ve
huzurlu… Ayni senin gibi…’
‘Tesekkur ederim’
Yaklasiyor. Alkolun etkisiyle
gozleri beni daha iyi ve guzel buluyor olabilir. Evet, normal de geri
cevrilmeyecek ve sans taninmasi gereken bir adam ama ben utancimdan yerin
dibine giriyorum. Kollarimi tutuyor. Gozlerime bakiyor. Gozumu kaciriyorum.
Kendimi geri cekiyorum. Hafifce tebessum ediyor. Hizli gittginin farkina
variyor.
‘Kusura bakma. Ben artik gideyim.
Biz Vegas’a gitmeden once tekrar gorusuruz umarim’
Olacak is degil!
3 Kasım 2014 Pazartesi
Nobet
Engin’i hayatimdan cikarmak
istedikce daha da yakinlasiyoruz sanki. Bu durum beni korkutuyor. Erdem surekli
Engin’in ne kadar rezil bir adam oldugundan bahsediyor. Sebepleri ise benim
icin bir anlam ifade etmiyor. Ben onun icini biliyorum. Karisini aldatan rezil
bir adam olsa da… O boyle olsun istemezdi. Bunun vicdan azabini cektigini,
kendini kotu hissttigini biliyorum. Hepimizin yapmamiz gereken ama yaptigimiz
seyler vardir.
Mutfak alisverisi yaptiktan sonra
eve donuyorum elim kolum dolu. Markette baslayan bas agrim. Arabada artiyor.
Eve vardigimda posetleri kollarima geciriyorum. Sol kolum hissiz… Hic bir
sekilde kuvveti yok. Merdivenleri cikarken on basamak yuz basamak gibi geliyor.
Kapiya vuruyorum. Erdem soylene soylene kapiyi aciyor. Oylece yigilip kaliyorum
yere. Gozumu actigimda Erdem gozunu kirpmadan bana bakiyor. Yatagimin kenarina
ilisik oturuyor.
‘Hani gecmisti, ilaclar iyi
gelmisti abla?’
‘Buraya geldigimden beri ilk defa
oluyor, gercekten…’
‘Ya ben olmasaydim?’
‘Burdasin ama’
Kolum hala hissiz ve cok zayif. Kalkiyorum
ve dusa giriyorum. Kapiyi kitlemiyorum. Erdem kapinin onunde beni bekliyor. Gozumu
kapatmiyorum. Ilik bird us alip cikiyorum. Basimin agrisi geciyor yavas yavas
ama aptal gibiyim. Basima sert bir seyle vurulmus gibi sersem… Ben ustumu
giyerken Erdem bir seyler hazirlamaya koyuluyor. Mutfaga gidip ona yardim
etmeye basliyorum. Yasli teyzeler gibi yavas yavas yuruyor, hareket ediyorum.
Hizli bir sey yaparsam kirilcakmisim gibi hissediyorum. Bardak almak icin
dolaba uzaniyorum. Her iki elimle birer tane bardak aliyorum. Sol elim bardagin
agirligini kaldiramiyor ve bardak elimden kayip dusuyor. Aglamaya basliyorum.
Erdem omuzumdan tutup beni sandalyeye oturtuyor. Yeri temizliyor. Bir seyler
yiyoruz. Hic konusmuyoruz. Erdem o aksam icmiyor. Ben erkenden yatagima
gidiyorum. Erdem icerde butun sessizligiyle oturuyor.
Bu herkesin bildigi migren agrisi
aslinda. Sadece benim vucudum asiri tepkiler veriyor bu bas agrisina. Oylesine
siddetli agrilar yasiyorum ki midem bulaniyor, kusuyorum. Basim donuyor,
bayiliyorum. Ensemden sinirler cekiliyor, kolumu hissetmiyorum. Bir keresinde
tek basima otel odasindaydim. Bas agrima iyi gelecegini dusunerek dusa
girmistim. Bir anda basim dondu, dengemi kaybettim. Tutunmaya calisirken
kuvetten disari dogru kayip yere dustum. Kaburgalarim kuvetin kenarina denk
gelmisti bir kac saniye nefes alamadim. Basimi cok sert yere carpmistim. Gozum
karardi. Bayilmamistim ama aci cekiyordum. Kendimi nasil ayaga kaldiracagimi
bilmiyordum. Zar zor banyodaki acil yardim dugmesine bastim. Kisa sure icinde
saglik ekibi geldi. Oyle cirilciplak yerde yatan bir kadin. Cok utanc
vericiydi. Bu olaydan sonra doktora gittim. Tabi ki stresten ve cok fazla
dusunmekten oldugunu soyledi. Bir takim ilaclar verdi. Migren nobetlerim
gittikce azaldi. Uzun zamandir gayet iyi hissediyordum. Onca olay gelip
gecmisti ve ben migren nobeti gecirmemistim. Buyuk ihtimalle yasadigim onca
seyden artta kalanlar vardi. Beni zayif dusurmek icin de guvendigim birinin
yanimda olmasini beklediler. Yatagimda oyle aptal aptal otururken Erdem’in
icerdeki nefesini duyabiliyorum. Migren nobeti gecse de o bu gece benim basimda
nobet tutacak, biliyorum.
31 Ekim 2014 Cuma
Ortak
‘Sen benim ablamsin. Sana hesap
sormak haddime dusmez. Anlatmak istedigin varsa dinlerim’
‘Ben uyusturucu kullanmiyorum. Bana
sordugu uyusturucular onun kendisinindi. Bir sekilde benim evime koymus.
Farkedip attim. Sevgilim filan da degil. Bir kac kez vakit gecirdik o kadar’
‘Tamam ablam, sen diyorsan o!’
Sessizlik oluyor. Oylece
oturuyoruz. Iciyoruz. Erdem’in yuzu kizarmaya basliyor. Ah benim canim kardesim
resmen alkolik oldu. Bir insan surekli icer mi iciyor iste! Keyfi yerinde Allah’tan.
Siniri biraz olsun Ender’den cikardi, rahatladi. Telefonu caliyor. Keyfili
keyifli konusuyor. Kapatiyor. Yine bir isler pesinde.
‘Sen yine neyin pesindesin?’
‘Bu sefer pederin kontrolu
altindayim, korkma. Sasircaksin ama peder yeni bir is koluna atilmaya
heveslendi. Bir otel projesi. Isletmeciligini alcaz.’
‘Inanmiyorum! Baba motel isine
girmek istemis olamaz. Biz ne anlariz otel isletmekten ayrica?’
‘Bir tanidik araciligiyla oldu.
Onlar insaati yapacaklar, biz isletcez. Aslinda cok para getircek bir is degil
ama eglenceli be’
‘Kimmis o tanidik? Engin diye bir
eleman var ya. Italyan kumas firmasinda genel mudur Engin Daglica… Onun
babasiyla tanismis bizim peder. Kanka olmuslar. Baya biradere baglamislar. Adam
insaat muhendisiymis, bir de miras mi ne kalmis baya degerli bir arsasi varmis.
Konumu otel icin baya uygun, sermaye yetersiz kalinca bizim pederi ikna etmis.
Engin lavugunu sevmem de kardesi duzgun cocuk. O da insaat muhendisi projeyi
baba-ogul yapcaklar. Yerni ortagimla konustum az once’
‘Babam nasil tanismis Engin Bey’in
babasiyla?’
‘Valla baska bir sey icin
tanismislar. Biliyorsun peder muhabbeti derin tutar. Adami sevmis. Sonra
anlasmislar iste. Benim de ilk kafama yatmadi ama dusundukce insan isiniyor bu
fikre. Engin de isin icinde degil, o olsa ben oldururdum onu’
‘Senin Engin Bey’le ne alip
veremedigin var Allah askina’
‘Kil oluyorum ben o herife. Uyuz
bir tip. Bir sey yaptigindan degil de hoslanmiyorum iste’
Allah… allah… Engin’in babasiyla
benim babam ortak is yapiyor. Erdem, Engin’den sebepsiz yere nefret ediyor.
Benim kafam karisti iyice. Bu gercekten cok garip. Kalbim hizla atmaya
basliyor. Bir de Erdem nedense Engin’in kardesiyle cok yakin arakadas olmus. Bu
baya tuhaf. Erdem kimseyle yakin arkadas olmaz.
‘Sen niye bu kadar endiselendin bu
is icin? Tamam bu isten pek anlamiyoruz ama o kadar da endiselencek bir sey yok
ortada. Rahat ol sen!’
‘Engin Bey’in babasi falan ne
bileyim… Dam ustunde saksagan vur beline kazmayi.’
‘O Engin burnunu sokmadigi surece
bence hicbir problem olmaz. Kardesi cok delikanli cocuk’
‘Gercekten Engin Bey’e nefretini
anlamiyorum’
‘Ya kizim adamin gozu goz degil.
Gozu surekli elalemin karisinda kizinda. Davetlerde falan denk geliyoruz. Hep
bir kadin muhabbeti donuyor. Biliyorsun ben gelemem boyle seylere’
Haydaaa… Tamam Engin’in boyle
muhabbetler yapacagini biliyorum ama faaliyete gecmez. O oyle konusur konusur
susar. Tamam Erdem bu muhabbetlerden nefret eder. Evet, kulaga hos gelmiyor kabul
ama yine de Engin’I kotuleyemiyorum ben. Onun o masum, savunmasiz, sevgi dolu
tarafini biliyorum ben. Hepimiz karanlik ve sevimsiz taraflari yok mudur zaten?
Engin insanlara sevimli gozukmeye calismayan bir adam. Hatta ilk basta oldukca
ukala ve sinir bozucu gozukuyor. Bu isler karistikca karisacak gibi gozukuyor.
Icime daral geliyor. Erdem’I koltugun uzerinde icerken birakip yatagima
gidiyorum. Gozlerimi simsiki yumuyorum. Gozumun onunde Engin’in yuzu… Uykuya
daldigimda yine Engin’li kabuslar goruyorum.
Av mevsimi
Erdem sanki lokal biriymiscesine
takiliyor burda. Bana haber vermeden cikip gidiyor. Biraz dolanip geliyor.
Arabayi alip yikamaya goturuyor. Bana burasiyla ilgili hic bir sey sormuyor.
Evde oturup televizyon seyrediyor. Bir gun once ilk defa izledigi diziyi
yillardir izliyormuscasina pur dikkat takip ediyor ‘dizim baslicak benim’
diyor. Geceleri Turkiye’de sabah olunca calismaya basliyor. Birkac telefon
gorusmesi yapiyor. Bir anda buyuk adam oluyor. Telefonu kapatip sinirleniyor,
soyleniyor. Ben oylece izliyorum onu. Biz bu kadar ayni yerde kalmaya aliskin
degiliz. Dokunmuyorum ona. Yokmusum gibi davraniyorum. Onun varligi yetiyor
bana. Her zamanki gibi iciyor ve iciyor. Bu beni rahatsiz etse de elimden bir
sey gelmiyor. Koltugun uzerinde oyle sizip kaliyor. Oglene dogru uyaniyor.
Aksama kadar sersem gibi dolasiyor. Tam kendine geldiginde tekrar icmeye
basliyor. Burda aile olmadigi icin cok daha rahat. Ise gitmek zorunda olmadigi
icin daha fazla icebiliyor. Guzel tarafi taskinlik yapmiyor. Disari cikip kavga
etmiyor. Burda benim basimi belaya sokmamak icin bunu yaptigini biliyorum.
Yoksa onun umrunda olmaz.
Erdem koltukta iciyor. Arka arkaya
can acitacak ne kadar sarki varsa caliyor. Banyoya giriyorum. Ustumu
cikartiyorum. Zil caliyor. Durup dinliyorum. Erdem ayaklarini sure sure gidip
kapiyi aciyor.
‘Evet?’
‘Ender’e bakmistim ben’
‘Sen kimsin?’
‘Ender’
‘Onu anladim, sen kimsin?’
‘Ender benim adim. Arkadasiyim’
‘Haa… Ender icerde dus aliyor. Gec iceri,
bekle’
Apar topar ustumu giyip firliyorum
disariya. Erdem’in Ender’I hirpalamadan iceri almasi zaten oldukca beni
urkuttu. Normal de olsa en iyi ihtimalle yakasina yapisip merdivene firlatmis
olmasi lazimdi. Ne oluyor bu cocuga? Resmen iceri aldi. Ender ne dusunuyor
acaba? Insan ablam falan der, ‘Ender dusta’ dedi ya. Iceri giriyorum oldukca
tedirgin bir sekilde. Ender’e inanilmaz sinirliyim ama Erdem’e caktirmamak icin
normal davranmaya calisiyorum.
‘Selam. Kardesim Erdem, Ender’de
Los Angeles’dan bir arkadasim’
‘Selam. Kusura bakma rahatsiz ettim
sanirim. Misafirin oldugunu bilmiyordum’
‘Madem bilmiyorsun. Gelirken
arayacaksin. Ayrica misafir degilim, kardesiyim. Abla boyle tipleri cok mu
ariyorsun sen?’
‘Erdem!’
‘Ablanin benim gibi birini bulmasi
icin baya aramasi gerekiyor, dogru’
Hayvan herif ya… Erdem’in sah
damarinin ritimli bir sekilde atmaya ve morarmaya basladigini goruyorum.
Tehlike geliyorum diyor tam olarak. Bir de tek bir laf bile etmediyse o lafin
uzerine kesin dover. Ender’I kolundan tutup mutfaga goturuyorum. Yuzunde piskin
bir gulumse var.
‘Pek bir Aynali Tahir kardesin
varmis’
‘Ne istiyorsun sen ya? Niye geldin?’
‘Su emanetleri ver gidicem’
‘Ne emaneti ya ne emaneti…’
‘Ya gecen gun bulmussun ya onlari
iste’
‘Ender isin yok mu senin? Kalkip
onlari almak icin mi geldin? Paran mi yok? Git bi daha al’
‘Drug dealer bulamadim.
Bildiklerimin hepsi kapatmis dukkani. Teslimat yapmiyorlar. LA’de olsam bulurum
da buranin yabancisi sayilirim. Hadi ver de gideyim’
‘Yok, attim ben onlari. Hadi git’
‘Attim ne demek ya? Attim ne demek?’
‘Sesinin tonuna dikkat et. Hadi
sorun cikmasin, git artik’
Erdem’in ayak sesleri yakinlasiyor.
Hic bir sey soylemeden Ender’in ensesine yapisiyor. Ender elinin tersiyle Erdem’e
vuruyor. Erdem dayagi yiyince bir cirpida Enderi paketliyor. Kapiyi acip duvara
dogru firlatiyor. Kapiyi sertce vurup kapatiyor. Hic bir sey soylemeden gidip
yerine oturuyor. Muzigin sesini yukseltiyor. Icmeye devam ediyor. Sinirlerim
bosaliyor. Elim ayagim titriyor. Erdem’in yuzunde hayal kirikligi var.
Ablasinin evine gecenin bir saati dayanan adam, ona uyusturucu soruyor. Nasil
aciklamali, ne yapmali bilemiyorum. Erdem’le su an konusmaya calismak demek
atese dokunmak demek. Benim icimde bir yerde tuhaf bir mutluluk var. Beni
savunan ve bunun karsiliginda benden hic bir sey beklemeyen biri var evimde. Bu
zamana kadar Erdem’i koruyup kollayan ona yol gosteren bendim. Simdi o beni
kollarinin altina aliyor. Bir sahin gibi uzerimde ucup beni avlamaya
calisanlari avliyor. Evet, Erdem buyuyor. Erdem buyudukce cok guzel bir adam
oluyor. Boylece aramizdaki kadin-erkek ayrimi ortaya cikiyor. Ben ilk kez
kendimi bu kadar kadin hissediyorum. Ormanda kaybolmus bir ceylan belki de.
Nerden ne zaman cikacagi belli olmayan cakallar, kurtlarla etrafi sarilmis bir
ceylan… Kosup kosup yorulan her soluklanmaya calistiginda basina olamadik
seyler gelen yalniz bir ceylan… Erdem bu gece yaptiklari ve sessizligiyle ‘ben
senin uzerinde ucuyorum, sana kimse zarar veremez’ diyor.
Aradan biraz zaman geciyor. Ben dusa
girip cikiyorum.
‘Abla gel hadi bak sana sarap actim’
Erdem
Erdem’i karsilamak icin havaalanina
gidiyorum. Heycanla bekliyorum. Cikar cikmaz hemen farkediyor beni. Tek elini
havaya kaldirip gulumsuyor. Ben oldugum yerde zipliyorum. Yavas yavas yanima
geliyor. Bu cocuk neden boyle hic bilmiyorum ama gercekten cok cool. Bizim
ailedeki kimse gibi degil. Kardesim olmasa asik olurdum herhalde. Ya da
kardesim diye mi bu kadar guzel gozukuyor gozume acaba?
‘Hosgeldin’
‘Hosbulduk ablam. Naber?’
‘Iyiyim caniminici. Nasil gecti
yolculuk?’
‘Bindik geldik iste abla’
Arabaya biniyoruz. Hic baska bir
ulkeye, sehre gelmis gibi davranmiyor. Evet daha once San Francisco’ya gelmisti
ama yine de insan iki etrafina bakar yabanci gozlerle. Yok anam yok… Bu cocuk
ruhsuz geldi ruhsuz gidecek. Eve vardigimiz da heycanlandiran sey yemek kokusu
oluyor.
‘Abla ya ne olmus sana boyle. Kizim
bizim evden daha temiz duzenli bu ev. Kac cesit yemek yapmissin? Senin evlenme
yasin gelmis’
‘Sus be gerzek! Evlilik filan pek
meraklisin beni evlendirmeye’
‘Sende bu hamartlikla fazla hevesli
gozukuyorsun ama’
‘Hadi hadi… Git dus falan al sen. Bende
sofrayi hazirlayim sana’
Erdem dusta fazla uuzn kalir. O
dustayken ben onun esyalarini cikarip dolaba yerlestiriyorum. Annemin
gonderdigi paketleri aciyorum. Canim annem benim… Tarhana corbasi, turk
kahvesi, buraya gelmeden onceki son gecemizde cekildigimiz aile fotografi ve
usudugumde ustume giydigim annemin mis kokulu yelegi… Erdem sadece kendisini
degil butun ailemin sicakligini getiriyor bana. Huzur doluyorum. Buyuk valiz
bitince Erdem’in kucuk el cantasini aciyorum. Tabi ki bir suru duty free den
alinmis icki sisesi cikiyor icinden. Alip buzdolabina yerlestiriyorum. Sofrayi
kuruyorum. Erdem dustan cikip ustunu giyiyor. Sofraya oturuyoruz.
‘Eee… Anlatin bakalim Ender Hanim,
beni buraya cagirmanizin sebebi nedir?’
‘Ozel bir sebebi yok. Burda ol
istedim. Sana da iyi gelir diye dusundum’
‘Ben iyiyim abla. Bana iyi gelecek
bir sey yapmam gerekmiyor’
‘Olsun. Fena mi iste biraz vakit
geciririz’
‘Ablaaa ! Bak gecen sefer annemle
garip garip konusuyormussun. Eliz kalkip yanina geldi apar topar. Ne oldu
bilmiyorum ama iyi seyler olmadigi kesin. Bana anlatmayacagini da biliyorum ama
yine de soyleyim. Ben senin o kucuk yaramaz kardesin degilim. Hani anlatsan
anlarim. Belki derdine care bile olurum’
‘Ondan degil ama hersey gecip
gitti. Herseyi yoluna koydum. Hic bir problem kalmadi. Ayrica hala bir takim
yaramazliklar yaptigini biliyorum’
‘Ya gecen amcamla olani diyorsan
gercekten hak etmisti. Biliyorsun zaten o adam hakediyor hirpalanmayi’
‘Nasil ya? Ne yaptin adama? Dovdun
mu?’
‘Yok canim dovmedim. Biraz
hirpaladim o kadar. Sen ne duydun?’
‘Uretim mudurunu kovmussun yere
tukurdu diye. Hem hirpaladim ne demek ya?’
‘Allah allah… Adam yere tukurdu
gozumun onunde ne yapsaydim. Acayipsiniz yani. Hirpaladim demek yakasina
yapisip biraz silkelemek demek’
‘Erdem! Orasi isyeri… Yere tukurdu
diye en kritik adami nasil kovarsin kimseye sormadan. Bir de kufretmissin adama.
Hirpaladim dedigin adamsa amcamiz. Her ne kadar cigersiz olsa da amcamiz yani.
Babamla aralarindaki meselelerine sen niye karisiyorsun? ’
‘Lutfen burdan gider misiniz sayin
yere tukuren saygisiz adam mi diyecektim. Herhalde kufrettim. Amca meselesi de
amcaysa amcaligini bilsin. Bana tutmus senden adam olmaz diyor. Bende senin
adamlik anlayisinla benim ki bir olmasin zaten dedim. Sonra sacma sapan
konustu, bende dayanamadim’
‘Ah Erdem ahh…’
‘Abla Allah askina sende baslama. Onca
yol tepip gelmisim. Zaten yemekler bir harika olmus. Birak da guzel guzel yiyim’
‘Ye tosunum, ye pasam’
Hic konusmadan Erdem'e bakiyorum. Ona baktikca babam geliyor gozumun onune. Bizi hic kimseye muhtac birakmamis olan mangal yurekli babam... Boyundan buyuk golgesi olan babam... Heycani ve enerjisi hic bitmeyen babam... Caresiz gormeye asla tahammul edemeyecegim guclu babam... Sonra annem geliyor. Dinginligiyle evimizi huzurla dolduran annem... Dualariyla bizi koruyan annem... Bizi bir arada tutan annem... Kucaginda dunyanin en guvenli yerinde hissettigim annem... Sonra gozlerim doluyor. Yasadiklarimla, yaptigim hatalarla nasil da onlara layik bir evlat degilim. Erdem sadece varligiyla beni ailemle yuzlestiriyor. Vicdanim sizliyor. Erdem bir ara kafasini kaldirip bana bakiyor. Sanki icimden gecenleri bilircesine kafasini yavasca sallayip sicacik gulumsuyor. Uzulme sen dercesine... Babam icin en onemli sey erdemli olmaktir. Onun icin kardesim dogdugunda anneme danismamis sadece tek bir sey soylemis.
'Adi Erdem olacak. Bu ailenin her bireyi erdemli insanlar olacak. Bu oglan da ismiyle bize bunu hep hatirlatacak.
Bagimlilik
Roadtrip’ten dondukten sonra Ender
ile birak gece daha geciriyoruz. Uyusturucu kullandigina daha da emin oluyorum.
Daha once sordugumda gecistirmisti. Anlamistim ama ustune dusmemistim. Burda
bir cok insan uyusturucu kullaniyor ve bunu herkes inanilmaz normal karsiliyor.
Benim uyusturucu konusunda bu sert tavrim Ender’I sasirtiyor. Beni gorundugu
kadar kotu olmadigina inandirmaya calisiyor ama nafile cabalar bunlar.
‘Yahu alkolde bir cesit uyusturucu.
Kontrolunu kaybediyorsun. Bu da oyle…’
‘Bunu mesru kilmaya calismak tam da
bagimlilarin yapacagi bir is’
‘Ben bagimli degilim.
Kullanmadigimda elim ayagim titremiyor’
‘Bagimlilarin hic biri ilk
kullandiklari anda bagimli olmuyorlar zaten. Bagimli degilim diye diye bagimli
oluyorsun. Benim senin uzerinde hic bir soz soyleme hakim yok. Ne arkadasinim
ne sevgilinim ama benimle bu sekilde ayni yataga bir daha giremezsin. Ben
yanimda uyusturucu kullanmis bir adam istemiyorum’
‘Ya Ender ne kadar abartiyorsun.
Sana zarar falan mi verecegimi dusunuyorsun? Komik olma lutfen’
‘Bu tartismaya acik bir sey degil.
Ben seni kullanmamaya ikna etmeye calismiyorsam sende beni ikna etmeye calisma.
Simdi gider misin lutfen?’
‘Nasil ya? Baya baya kovuyor musun
beni?’
‘Kovmuyorum. Gitmeni rica ediyorum.’
‘Iyi be! Cok merakliydim sanki
senle sevismeye’
Hic bir sey soylemiyorum. Cikip
gidiyor. Terbiyesiz kes! Laflara gel hele merakli degilmis bana, niye geldin o
zaman onca kiz varken! Ender de boyle cekip gidince artik beni tensel olarak
tatmin eden biri kalmiyor. Erdem’in gelmesi onemli. Erdem gelmiyorsa ben
donuyorum. Daha fazla dayanamayacagim bu dunyaya. Ertesi gun Erdem ucus
detaylarini gonderiyor. Mutlu oluyorum. Icim ferahliyor. Hemen evi temizlemeye
koyuluyorum. Yapacagim yemekleri dusunuyorum. Banyoyu temizlemeye basladigimda
cekmecelerin birinde kucuk bir kutu buluyorum. Benim olmadigina eminim. Icini
acip bakiyorum. Beyaz toz… Yok artik. Adam zulasini evimde tutuyor. Sinirle Ender’I
ariyorum, acmiyor. Daha da sinirleniyorum. Sonra evi deli gibi aramaya
basliyorum. Tum cekmeceleri dolaplari, cantalarimi kontrol ediyorum. Mutfak
dolaplarin birinde bir baska kutu cikiyor. Icinde ot var. E yok artik daha
neler… Ender’I defalarca ariyorum. Sonunda aciyor.
‘Ne var Ender? Ne var?’
‘Kokain var! Ot var! Bir suru hap
var! Evimi uyusturucuyla donatmissin’
‘Ha dogru, unuttum ben onlari.
Alirim bir ara. Bunun icin bu kadar taciz etmene gerek yoktu ama’
‘Ne genis bir adamsin sen ya!’
Telefonu yuzune kapatiyorum.
Bulduklarimi bir yemek coplerine karistirip gidip atiyorum. Elim ayagim hala
titriyor. Temziligi bitiriyorum. Aksamustu yuruyse cikiyorum. Insanlarin
yuzlerine bakiyorum. Ne kadar da bos bakiyorlar. Barlarin onunden gecerken
insanlarin sohbetlerine tanik oluyorum. Ne de bos konusuyorlar… Burnuma ot
kokulari geliyor. Daha da tiksiniyorum bu sehirden, bu ulkeden… Bosluk
duygularini, sig hayatlarini doldurmaya calistiklari seylere bak. Insanoglu
kendini ne kadar ozgurlestirmeye calissada dogasi geregi tutunmaya, baglanmaya
ihtiyaci var. Yercekimin varligi bizi hayata tutundurmaya yetmiyor malesef.
Gercek duygulara, amaclara ihtiyacimiz var. Burdaki insanlar da yasadiklari
sahte hayatlari matah bir sey sanip insani duygularini bu ot kokusuna
bagliyorlar, ne aci…
30 Ekim 2014 Perşembe
Aile
Kendime gelmem zaman aliyor. Aileme darginim biraz. Ozellikle
buyuk ablam Elcin’e darginim. Buraya geldim geleli beni yok sayiyor resmen. Aramiyor,
sormuyor. Bir de tutmus Emre’nin sozune gitmis. Hadi annem ve babam gitti. Sana
ne oluyor? Sende mi Brutus? Elcin herkesle iyi gecinir. Seytan tuylu bir
hatundur. Cok konusmayi sevmez ama bir sekilde herkes onu sever, sayar. Zeki
hatundur ama belli etmez pek. Caliskandir. Kompleksleri yoktur ama arada sirada
beni kiskandigini dusunurum. Bunun neden oldugunu hala cozebilmis degilim. Bir
kere en buyugumuz o. Hepimizden daha tecrubeli, daha bilgili, yasamis, gormus
gecirmis biri. Basit kiskancliklarla vakit ayiracak biri degil ama zaman zaman
ayiriyor iste. Anneme gider beni kotuler mesela. Edayla Erdem’e fazla dokunmaz,
onlarla ugrasmaz. Eda zaten ablam gibi degil de kucuk kardesim gibi. Masum ve
her daim mahsun. Kendi halinde ve dunyasinda. Bizimkiler onun ustune pek
gitmez, fazla bir sey de beklemezler. Olmayacak bir adamla evlendi. Bizimkileri
baya bir uzdu ama kizamazlar ona. Kocasina her nedense bizim sirketdeki kasanin
sifresini vermis. O da bir guzel kasayi bosaltmis. Birkac gun ortadan kayboldu.
Eda perpersian oldu tabi. Annemle babam sok icindeler. Elcin delirdi. Buyuk
kiyamet koparmisti hala kulaklarimda.
‘Sen bu aileden olamazsin ya. Sen benim kardesim olamazsin.
Bu salaklikla nasil hayatta kaldin sen? Nasil yasayacaksin? Cocuklarina nasil
bakacaksin? Elinde kalacak o cocuklar senin. Mundar etceksin onlari da bu
beceriksizlik ve saflikla. ’
Eda sadece aglamisti. Hungur hungur aglamisti. O kadar
aglamisti gogsune kadar kipkirmizi olmustu. Annem Eda’yi o halde gordugunde
kalp krizi gecirmek uzereydi. Erdem, enisteyi oldurme planlari icine girmisti. Babam
ve ben oldukca sessiz ve sakin takiliyorduk. Biz babamla arada boyle susarak
anlasiriz. Babam bana ‘sen Erdemle Elcin’e hakim ol. Eda’yla biz ilgileniriz’
demisti. Elcin zehir zemberek sozlerinden sonra rahatlamisti. Eda’nin 3
yasindaki ikizlerini alip kendi evine goturdu birkac gunlugune. Ben Erdem’i sakinlestirdim.
Eniste cikti geldi birkac gun sonra. Af diledi, borclari varmis, ondan calmis
parayi. Eda adami affedince babamda bir sey diyemedi tabi. Erdem’in siniri
saman alevi gibidir. Yine de gozumu ayirmadim ustunden. Babamin bir sey
dememesi, Eda’nin enisteyi affedisini filan kaldirmasi kolay degil Erdem’in.
Zaten benim butun hayatim Erdem’e goz kulak olmakla gecti diyebilirim. Cocukken
arkadaslarini doverdi, komsulari delirtirdi. Lisedeyken derse sarhos giden bir serseriydi
kendisi. Surekli kavga ederdi. Okuldan kacardi. Surekli bir atraksyon… Surekli
bir macera… Tam bir bickin delikanli kendisi. Mert cocuktur. Yalan soylemez.
Fazla gozu karadir, korkmaz. Goren aga cocugu sanir. Ondan severim onu. Basina
dert actiginda kendi capimda halletmeye calisirim. Ne yaptiysa arkasinda duran
acik yurekli insan olsun canimi yesin. Az karakol koselerinden toplamadim onu. Erdem
evin en kucugu ve tek erkek cocugu, kim ne derse desin onu tahtindan indiremez.
Elcin’le aralari pek iyi degildir. Tartismazlar ama fazla vakit gecirmeyi
sevmezler. Aralarinda bes yas fark olmasina ragmen Eda’yi kiz kardesiymis gibi
koruyup kollamaya calisir. Erdem’in ailede dinledigi tek kisi benim. Babam
Erdem’e bir sey yaptirmak isterse bana soyler. Oteki turlu bizim simarik oglan
cocugumuz asla ve asla yapmaz. Baba sozu dinlemek de neymis? Simdilerde en
buyuk problemimiz Erdem’in alkol problemi. 25 yasinda bir genc icin fazla alkol
aliyor. Universiteden mezun olduktan sonra hergun icmeye basladi. Sadece icse o
da iyi, etrafina sariyor. Kendini kaybediyor. Olmadik seyler yapiyor. Gecen yaz
kafayi bulmus atlamis Bodrum’a yoluna dusmus tek basina. Asiri alkol ve hizdan
kaza yapmis. Defalarca takla atip bir tarlaya dusmus araba. Burnu bile
kanamadan cikmis icinden. Araba pert! Duydugumuzda elimiz ayagimiz bosaldi.
Annem bayginlik gecirdi. Babamin yuzu kirec kesti. Hastaneye vardigimizda Erdem
piskin piskin guluyordu. Annemle babamin yuzunde Erdem’in bu hallerden ne kadar
bunaldigi okunuyordu. Annem sadece ‘Erdem! Annem neden boyle yapiyorsun.
Oldureceksin bir gun beni` diyebildi. Babam diyecek bir sey bulamadi. Elcin onu
saglikli buldugu icin cok mutlu olmustu ‘ essek cocuk ‘ dedi. Onun Erdem’i
sevme sekli boyle. Eda hic bir sey demeden boynuna sarildi. Ben kapida oylece
duruyordum. Erdemle goz goze geldik. Birbirimize tebessum ettik. Belli ki
anlatacaklari vardi.
Simdi hayatimda kocaman bir bosluk var. Emre yok. Engin yok.
Sadece ailem var. Elizle Eylul kendi dunyalarindalar. Ne kadar can dostun olsa
da onlarin da kendi hayatlari var ve hayatindaki her boslugu doldurmaya gucleri
yetmiyor. Sadece ailem var. Erdem’e bugun gel desem gelir. Gercekten Erdem
yanima gelse hersey cok daha iyi olabilir. Ona da iyi gelir hem. Saatin Turkiye’de
kac oldugunu umursamadan Erdem’i aradim.
‘ Abla ? Noldu?’
‘Yuh be oglum. Boyle mi acilir telefon?’
‘Saat burda sabah 5 ve sen bunu umursamadan nasilsin demek
icin mi aradin?’
‘Velev ki oyle… Uykun benden kiymetli mi?’
‘Velev ki ne be? Sen ABD’de hangi tarikata uye oldun?’
‘Cahilsin’
‘Velev ki oyleyim. Ne yapacaksin?’
‘Aferin lan hizli ogreniyorsun’
‘Abla kafam bi dunya zaten. Sizmak uzereyim, hadi de ne
diceksen’
‘Buraya gel Erdem’
‘Sebep?’
‘Gel iste. Sana ihtiyacim var’
‘Tamam. Yarin bir toplanti var. Pederle oraya gitmek
zorundayim. Ucak bulursam toplantidan sonra atlar gelirim’
Erdem boyledir. Sabaha kadar icer, sonra kalkip ise gider.
Sorumluluk aldigi zaman asla yari yolda birakmaz. Bir de sanki Ankara’dan
Istanbul’a gidiyormuscasina gayet sakin ve normal bir sekilde Turkiye’den ABD’ye
gelebilir. Onun bu herseyi normallestirmesi benim pek hosuma gider. Hayatta
herseyin mumkun olabilecegini ben daha yeni yeni anliyorken o coktan anladi.
Diger 25 yasindaki erkeklere gore cok daha olgun bir cocuk. Serserligi bile 35
yasindaki adam serseriligi. Seviyorum kardesimi. Pek birbirimize sevgi
gosterisi yapmayiz ama bilirim o da beni pek sever.
17 Ekim 2014 Cuma
Amacsizca Yol Almak...
Son bir kac gundur keyfim cok
yerinde. Ne yalnizligim umrumda ne de yasadiklarim… Baya su ana odakliyim. Tezim bitmek uzere, bunca olan seye ragmen iyi
toparladim. Ben bir is cabuk olsun bitsin isterim. Uzadiginda bir fenalik basar
bana. Yapasim gelmez, elime yuzume bulastiririm. Tez konusunda da elimi cabuk
tuttum. Bir kac ince ayrinti kaldi onu da en sona biraktim. Simdi uzun zamandir
yapmak istedigim bir seyi yapmaya karar veriyorum. Bir road trip… Meshur
California Highway 1 uzerinden San Francisco’dan guneye dogru inecegim
arabayla. Kendi arabam yerine ustu acik bir jip kiralayip cikmayi planliyorum.
Karar verdigim gun valizimi hazirliyorum. Arabayi ayarliyorum ve aksamustu yola
cikiyorum. Ilk duragim Carmel… Yol ustunde bir motelde kaliyorum. Kahvaltiyi
pastaneden aldigim bagel ve kahveyle okyanusun kenarinda kumlarin ustunde
yapiyorum. Nefis bir gun… Isil isil… Hafif bir ruzgar… Carmel adi kadar alimli
ve guzel. Bir nevi sahil kasabasi ama fazlasiyla elit. Biraz sahilde yuruyup
dev dalgalarda sorf yapanlari izliyorum. Sonra ayagimin kumuyla yola devam
ediyorum. Okyanus manzarali ucurumun kenarinda ruzgar saclarimi savuruyor.
Araba kullanmayi hep sevmisimdir ama bu bambaska. Bu yolda araba kullanmak tam
anlamiyla hayattan kopariyor insani. Bir filmin parcasi oluveriyorsunuz. Yol
uzerinde muhtesem manzarayi izlemek icin seyir alanlari var. Ucsuz bucaksiz
okyanusa baktiginizda dunyanin yuvarlanisini gorur gibi oluyorsunuz. Ilerlerde
dingin gozuken okyanus kiyiya dogru hircinlasiyor ve kayaliklara cilgincasina
vuruyor. Ara ara sis basiyor. Bulutlar kapliyor. Bambaska guzellikler ortaya
cikiyor. Bu yolda olan herkes bu yolda olmak icin burda. Kimsenin yetsime
cabasi yok. Ayni insanlarla surekli olarak seyir teraslarinda denk geliyoruz.
Arabalrin cogu ustu acik. Bu insanlarla ortak bir ruhu tasiyoruz, onun icin
herkes birbirine gulumsuyor. Bir daha hic gormeyecegimiz insanlarla tanisikmisiz
gibi mutluluk icinde selamlasiyoruz. Engin’e bir gun durumumuzdan yana dert
yanmistim. Bosuna kurek cektigimizi, suya yazdigimizi soylemistim. Her zaman ki
beni ikna edici bir sey soylemisti.
‘ Bazen sadece amacsizca yol
alirsin gittigin yerin onemi yoktur. Yolculugun kendisinden keyif alirsin’
O zaman cok etkilenmistim bu
sozden. Engin’le yolculugun kendisinden keyif aliyordum ben. Ayni su an oldugu
gibi. Arabalardan hep ciftler iniyor. Muhtesem manzarayi gorunce birbirlerine
sarilip opusuyorlar. Bir mutlulugu, guzelligi paylasmak bu. Uzuluyorum yetim
cocuklar gibi. Kafami cevirip okyanusa bakiyorum. Ruzgar saclarimi okusuyor.
Kayaliga carpan dalganin bir damlasi yanagimi opuyor. Mutlu oluyorum. Engin
burda olsun istiyorum. Tam surada yanimda. Koluyla sarmalasin sacma sapan bir
sey soylesin beni guldursun. Sonra kendinde gulsun pis pis. Araba da sarki kavgasi
yapalim. O bana benim tanimadigim sarkicilari soylesin, sonra bilmedigim icin
beni cahillikle suclasin. Ben onun yasiyla dalga geceyim. Butun gun cennetin
her kose basinda durup burda oldugum icin sukrederek geciyor. Aksam oldugunda Santa
Barbara yakinlarinda bir benzin istasyonunda duruyorum. Santa Barbara’ya gidip
gitmeme konusunda tedirginim. Burasi Emre’yle evlenmeyi planladigimiz sehir.
Kalbim kaldirmayabilir. Sonra gecmis gecmis de kaldi diye dusunuyorum ve yola
devam ediyorum. Santa Barbara’da bir motelde kendime bir oda buluyorum. Annemi
ariyorum.
-
Annem napiyosun?
-
Iyiyim kuzum sen nasilsin?
-
Iyiyim bende. Araba kiraladim bir tane cok cici.
Onunla sahil seridinden guneye iniyorum. Dun orda geceyken kac kere aradim seni
ama merak ettim.
-
Evet sey, musait degildim pek.
-
Gece gece ne isin vardi anne o kadar
-
Nasilsa duyacaksin bari yalan soylemeyim. Emre
sozlendi dun gece. Biliyorsun babani oz amcasiymis gibi seviyor, sayiyor. Bizi
de davet ettiler gittik
-
Anladim, ben yorgunum. Sonra konusuruz yine
Su hale bak ya… Babami oz amcasi
gibi severmis sayarmis. Peh… peh… Ben burda tek basima dunyanin bir ucunda
yillardir Emreyle olmak icin hayalini
kurdugum yerlere geleyim, onlar orda soz, nisan yapsinlar. Ah ben kendimi
nereler koyayim nerelere gideyim. Boyun posun devrilsin Emre. Disari cikip bir
market buluyorum. Sabaha kadar yetecek alkol stoklayip geri donuyorum. Sabaha
kadar iciyorum, iciyorum. Sabahin ilk isiklarinda sahile dogru yuruyorum.
Kiyafetlerimle okyanusa dogru gidiyorum. Soguk ne demek buz gibi su. Dalgalar
hircin ama kimin umrunda. Amacsizca suyun icindeyim. Dalgalar beni kiyiya
vuruyor, sonra okyanus geri cekiyor. Hirpalandikca hirpalaniyorum. En sonunda
kendimi kumlarin uzerine atiyorum. Usumeye basliyorum. Basim donuyor. Midem
bulaniyor. Gozumu simsiki kapatiyorum. Cok gecmeden tepemde dikilmis iki polis
beliriyor.
-
Hey! Iyimisiniz?
-
Iyiyim
-
Burden oyle gozukmuyor
-
Yok iyiyim ben. Sadece biraz uzgunum ve biraz
ictim. Sonra da yuzmek istedim
-
Burda mi yasiyorsunuz?
-
San Francisco’da yasiyorum. Turk’um. Su ilerdeki
motelde kaliyorum.
-
Tamam madem iyisiniz. Kalkin ve otelinize gidin.
Yoksa sizing icin iyi olmaz
Kalkip otele dogru yuruyorum.
Arkamdan beni takip ediyorlar. Motelin icine kadar giriyorlar. Resepsiyonla
konusuyorlar. Odaya girdigimde kendimi sicak dusun altina sokuyorum.
Isiniyorum. Ustumu iyice giyinip yola koyuluyorum. Kafam kazan gibi. Yorgunum,
cok yorgunum ama yola devam etmek istiyorum. Hatta kosmak istiyorum. Simdi cok
daha amacsizca yol aliyorum. Engin’e daha da ihtiyacim var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)