5 Eylül 2014 Cuma

Kavuşma anı

Moskova'dan Prag'a…



Densiz Ender kalabalık içinde kaybolup gitti. Hayatımda bazı şeylerin aynı bu şekilde usulca kaybolup gitmesini diliyorum. Bir daha hiç karşıma çıkmayacağından emin olarak onları gittiğim bir yerde bırakmak istiyorum. Prag uçağı için kapıya vardığımda daha vaktim olduğunu anladım. Dünyanın bir ucundan üç gün için kalkıp geldiğim için ufacık bir valizle seyahat ediyordum. Engin'le aylar sonraki ilk karşılaşmamızda perperişan görünmemek için tuvalete gittim. Yüzümü yıkayıp aynaya baktığımda gördüğüm insan yıllardır bildiğim Ender değil gibiydi. Birkaç saniye öyle boş boş kendime baktıktan sonra kendime edebiyat yapmayı bırakıp gerçeklerle yüzleştim. Akmış olan makyajım, kafamın üstünde duran kuş yuvası topuzum ve ter kokan salaş bluz… Hemen kabinlerden birine girip göğüs dekolteli uzun gri elbisemi ve deri siyah ceketimi üstüme geçirdim. Saçlarımı açıp parmaklarımla buklelerimi belirginleştirdim. Yüzüme bastığım fondoten, allık ve rimelle biraz daha alımlı bir hale geldim. Kadın olmak zor… Bi sürü makyaj yapıp doğalmış gibi göstermemiz gerekiyor. Tıpkı çok zeki olsak da aptalmışız görünmeye çalışmamız gibi… Mış gibi yapmak için yaratılmışız resmen. Prag uçağı için anons yapılıyordu. Havaalanına ne kadar erken gelirsem geleyim o uçağa hep en son binen ben oluyorum. Bunu nasıl başarıyorum, bende bilmiyorum. 

Bu sefer yanımda Rus bir kadın oturuyordu. Oldukça nemrut… Neyin nesi olduğunu çözmeye çalıştım ve bir türlü bulamadım. Çocukluğumdan beri seyahat ederken hep insanların nerden gelip nereye gittiğini, mesleklerini, hayatlarını tahmin etmeye çalışırım. Bir tür oyun, seyahat eğlencesi benim için. Bu kadına hiç bir şey uyduramadım. Sonra da öylesine bir kadın işte diye geçiştirdim. Sahi Densiz Ender kimdi? Onun hakkında hiç düşünmemiştim. Gerçekten öyle kaybolup gitti. San Francisco'da yaşıyorsa karışlaşma ihtimalimiz çok yüskekti. Belki de Rusya'daki Türk inşaat şirketlerinden birinde yöneticiydi ve bir iş seyahatinden dönüyordu. Ben neden böyle detaylara saplanıp kalmıştım yine. Ender işte, Densiz Ender...

Yol yorgunluğumun artmasıyla yine uyuyup kalmıştım. Her Engin'le buluşma öncesi gibi kabuslar görmeye başladım. Engin, Prag Havaalanın'da beni bekliyor. Heycanla ona doğru yürüyorum. Bir de bakıyorum ki arkasında karısı var. Gayet kaypak bir şekilde bana süpriz yaptığını, bizim tanışmamızı istediğini söylüyor. Kaçmaya çalışıyorum ama bir türlü kaçamıyorum. Etrafıma bir sürü insan diziliyor. Kadına gidip durumu açıklamaya çalışıyorum. Nefretle yüzüme bakıyor. Küçülüyorum, küçülüyorum. Beni iktirmeye başlıyorum. Engin'e bakıyorum. Hiç umursamıyor. Arkasına bakmadan gidiyor. Gözlerimi açtığımda kalbim yerinden fırlamak üzereydi. Engin'den nefret ediyordum. Onu görme isteğim tamamen yok olmuştu. Belki de sadece bir gün onunla geçirip sonra türlü bahanelerle ondan kaçmalıyım diye düşündüm. Uçak alçalmaya başladıkça endişelerim daha da artıyordu. Gümrükten geçtim, çıkışa doğru ilerledim. Telefonumu açtım. Onlarca mesaj ve cevapsız arama… Engin'den tek bir mesaj tam bir dakika önce gelmiş. "Prag, sen kokmaya başladı. Hoşgeldin…" Bu adam öyle zamanlarda öyle hamleler yapıyor ki endişeler kayboluyor, yüzüme bir tebessüm konuyor. Derin bir nefes aldım. Çıkış kapısına yaklaştım. Kapı açıldı. Onlarca insan içinden gözlüğümü takmamış olmama rağmen ilk ve tek gördüğüm kişiydi. Bir anda o kalabalık yok oldu sanki. Lacivert pantolon, beyaz gömlek ve taba rengi deri ceket… Eller pantolon ceplerinde, yüzde sıcacık sempatik bir gülümseme ve kendinden çok emin bir duruş… Ona doğru attığım her adımda daha da heycanlanıyor ve mutlulukla doluyordum. 

"Ben geldiiiiimmmm"
"Hoşgeldin, ne iyi ettin de geldin"
"Bunu yaptığıma inanmıyorum. Bu kıyağımı unutma sakın. İade-i ziyaret beklerim."
Dediğim hiç bir şey o kadar komik değildi ama o gülüyordu. Ne diyeceğimizi şaşırmıştık ikimizde. Birbirimiz için ekstra hiç bir şey yapmadan, hiç bir özveri de bulunmadan tam iki senedir görüşüyorduk. Tamamıyla akışına bırkmış, gidiyorduk. Zorlamadan, yormadan ve sıfır beklentiyle… Böylesine bir buluşma br ilkdi. Birimiz ABD'den birimiz Türkiye'den kalkıp Prag'da buluştuk. İlk defa üç günü üst üste birlikte geçirecektik. Arabaya bindiğimiz de uçakta gördüğüm rüya ve endişelerim geldi, sonra kayboldular. Ben yine dünyayı unutmuş, kendimi hatırlamaya başlamıştım. 

8 yorum:

  1. yine yolculuk. güzeeeel :)) gelcem yine :)

    blogun saatini düzeltsene yaaa, ayarlardan girip saat istanbul gmt 2 mi ne öle bişi. yine ayarlar yorumlara girip "kelime doğrulama"yı kaldırsanaaa. yorum yaparken bissürü harf rakam yazmayalım yaaa :)

    YanıtlaSil
  2. tam aradığım okuyucusun. seni baş üstünde tutmak için tüm ricaların yerine getirildi ;) bu yazıyı da beğendiğine sevindim. teşekkürler… her zaman beklerim.

    YanıtlaSil
  3. rüyaların korkutuculuğu nasıl da yok oluverir bir tek cümleyle .
    seyahat etmek çok güzel hele de sevdiğin insanın yanına gidiyorsan kalbin pır pır :)

    YanıtlaSil
  4. aynen öyle… kalbini okuyan biri varsa fizan'a da olsa gitmeli yanına ;)

    YanıtlaSil
  5. hımmm çok heyecanlı gidiyo bakalım :)

    YanıtlaSil
  6. bende merak etmiyor değilim ;)

    YanıtlaSil
  7. heey bak ne dicem. dün bugün yazdıklarım hep kurgu öykü he. yazıların altında öykü, deneme filan derse hep kurgu. ben bunları çok keyifle yazıyom ya. çok huzurlu biriyim ki. o temizlik diyon ya o konuda yazılarım var ki blogumda da. kalp ruh çevre beden insan vicdan temizlikleri. ivit ya meditasyon reiki filan konusu. ilgiliyim ben de biraz ki. o konularda da yazılarım var. du tekrar yazınca o konularda sölerim sana. enerji konusu ki. :)

    YanıtlaSil
  8. o zaman süpersin sen deeptone ;)

    YanıtlaSil