18 Eylül 2014 Perşembe

Yangın var

Los Angeles

Eve dönüyorum. Aceleyle tüm ışıklar açık kalmış. En sinir olduğum şeylerden biri. Emekli albaylar gibi böyle fuzüli harcamalara pek bir ayar oluyorum ben. Aklımda bu geceki karşılaşma ve Densiz'in o kocaman siyah gözleri… Böyle çocuksu bir ifade var gözlerinde belki de düşük kaş yapısı ona bu ifadeyi katıyordur. Suratının bütüne baktığında bu adamın hiç bir masum tarafı yok. Ha olması da gerekmiyor zaten. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya giriyorum. Üstümdekilerden kurtuluyorum. Öyle aynaya bakıyorum. Yüzümü inceliyorum. Doğruluyorum kollarımın ne kadar kalın olduğunu, göbeğimin keşküle döndüğünü, gıdımın yavaştan çıkmış olduğunu, burnumunda tombik olduğunu düşünüyorum. Kaşlarımı aldırmayalı ne kadar oldu acaba? Allah'tan ki uzun ve vücüduma göre oldukça ince bacaklarım var.

İçerden bir tıkırtı geliyor. İrkiliyorum. Yavaş yavaş salona gittiğimde mumların şamdandan düşmüş olduğunu ve masa örtüsünün yandığını görüyorum. Kalbim hızla çarpmaya başlıyor. Bunun üzerine dairedeki yangın alarmı çalmaya başlıyor. Anaaam yangın var! Evde deli gibi yangın tüpünü aranıyorum. Gözüm bir taraftan yanan masa örtüsünde… Bir parçası yanarak kopup halının üstüne düşüyor. Alevler yükseliyor. Sıcaklık artıyor. Ben soğuk soğuk terliyorum. Ahşap masa içten içe yanıyor. Yangın tüpünü bulamayınca büyük su şişlerini alıyorum. Yanana halının üstüne atıyorum. Biraz diner gibi oluyor ama sonra tekrar yükseliyor. Yarım açık kalmış camdan rüzgar estikçe daha da alevleniyor. Uzaktan gelen itfaiye seslerini duyuyorum. Elime bir geçen ilk tişörtü ve telefonumu alıp dışarı fırlıyorum. Ben aşağıya indiğimde binadaki herkes dışarı çıkmaya başlıyor. İtfaiye, polis ve ambulans kapıya yanaşıyor. Bağırarak kaçıncı katta olduğunu söylüyorum. Bir polis ve hemşire hızla yanıma geliyor. Koluma girip ambulansın içine götürüyorlar. Dizlerim titriyor. Yüreğim daralıyor. Farkında olmadan iyi duman yemiş olucam ki öksürüyorum.

"Sizin eviniz miydi?"
"Eee… evet, kiralamıştık"
"Evde şu an birisi var mı?"
"Hayır yok"

Biraz su verip beni yatırıyorlar. Bu sırada Ege'yi arayıp haber vermelerini rica ediyorum. Yok nabızdı oydu buydu, bakıyorlar. Hastaneye gitmenin iyi olacağını söylüyorlar. Ben iyiyim deyip ayağa kalkıyorum. Anlaşılan Santa Monica'da bana huzur yok ne zaman gelsem bir kavga kıyamet bir yangın… Ambulansdan dışarı çıkıyorum. Bir polis ve bir itfaiyeci yaklaşıyor. Nasıl olduğunu soruyorlar, anlatıyorum. İtfaiyenin tespit ettikleriyle aynı olduğu için karakola gitmeden ifademi imzalıyorum. Eliz koşarak yanıma geliyor.

"Ender'im iyi misin?"

"İyiyim iyi… Biraz ateş bastı o kadar. Yalnız başıma da sokaklarda oturmayım diye bu arkadaşları çağırdım"

"Ah yavrum… Nasıl bir şoktaysan artık… Allah korusun"

"Senin bebeklerin yanmadı merak etme"

"Ay aşk olsun Ender, onu mu düşünmüyorum ben şimdi"

"Şimdi değil ama 5 dakika sonra aklına ilk gelenler olacak utanıp sormaıcaksın da için içini kemirecek, bilmez miyim ben seni"

Gülüşüyoruz. Böyle fena durumlarda olayı hafife almak ve ciddiyeti görmezden gelmek Elizle yaptığımız bir şeydir. Zaten böyle olabildiğimiz için hayat onunla daha kolay geliyor bana. Ege ve Densiz geliyor telaşlı telaşlı. Gülüştüğümüzü görünce nasıl olduğumu sormalarına gerek kalmıyor. Ege ve Eliz evdeki eşyaları almaya gidiyor. Ben Densiz'in arabasına bindiriliyorum. Beni tam olarak nereye götürdüğünü bilmiyorum ama Malibu tarafına doğru gidiyoruz.

"İyi ki çabuk farkına varmışsın, değilse Allah korusun"

"Bakma cool gözüktüğüme bildiğine üç buçuk attım. Yangın tüpünü aradım, bulamadım. Eminim bakıp da görmemişimdir panikten. Sonra baktım olcak gibi değil üstüme bir şey aldım ve çıktım"

Bunu der demez üstüme bakıyorum ki Eliz'in plajda giydiği kocaman delikli bir tişört ve altımda kırmızı bir donlayım sadece. Ayağımda terlik bile yok. Densiz de şöyle göz ucuyla bakıyor. Nasıl bir utanç anlatamam. Keşke yanaydım o alevlerde…

"Allah kahretmesin. Allah beni bildiği gibi yapsın"

"Ya tamam dur gayet normal ev hali, panikle üstüne başına mı bakacaksın. Bagajda havlu var. İnerken onu vericem ben sana. Bitti, gitti. Hemen eve gircez zaten. Egeler de eşyalarını getirecek"

İnsan bir kere düşmeye görsün arkadaş, Densizin maskarası olduk resmen. Malibu Beach'de ocean-front bir ev… Komşularına göre oldukça küçük ve mütevazi ama iki yandaki evde Jennifer Lopez oturuyor olabilir öyle bir muhit. Toprak renkleriyle zevkle ve sade döşenmiş. Yüksek tavanlı… Verandasında bir jakuzzi, upuzun bir yemek masası ve sahilden tarafa kurulmuş bir otuma alanı var. Ev oldukça düzenli ve temiz ama yaşam belirtileri var. Vazoda taze çiçekler, yarım bırakılmış bir kahve ve iki gün öncesinin gazetesi gibi. Ben çaktırmadan göz ucuyla evi tararken bir taraftan bu Densiz ne ayak böyle diye düşünüyorum. O sırada omuzlara yavaşca bir hırka konduruluyor. Dönüyorum. Elinde bir de bir şort tutuyor.

"Kız kardeşimin… Temiz olduğuna şüphem yok"

"Teşekkür ederim. Senin de gecen mahvoldu böyle"

"Yok canım nolacak. Her gün birinin evi yanmıyor sonuç da.. Club hikayesi anlatmaktansa bunu anlatmayı yeğlerim"

"Töbe töbe… Senin arkadaş muhabbetine sakız olmak da varmış kaderde"

"Biraz dışarı çıkmak ister misin? Dalgaların sesini filan dinleriz burda yaşayan çiftlerin yaptığı gibi"

Olur anlamında başımı sallıyorum. Çift dedi, biz çift değiliz ki… Neden öyle dedi ki şimdi? Benden hoşlanıyor olabilir mi? Yok, canım ne alakası var. Yangın falan kafam dağılsın diye şey yaptı. Burası bunların mı gerçekten? E kız kardeşinin şortunu verdi. Ya kız kardeşinin değilse ? Yok aile fotoğrafı vardı içerde. Bu bana bakmaz ama ya. Adam hem yakışıklı hem zengin… Bırak Türk kızını ağzının tadına göre istediği her türlü kadını dakikasına alır. Abartma o kadar da yakışıklı değil. Amaaan yakışıklı ve zengin olsa ne karaktersizin teki işte. Onu da nerden çıkardıysam iki kere görmüşüm daha. Dur, tabi ya… Bu gece ekmek çıkaramadı tabi yangın falan… Düştüğün yerden bir avuç toprakla kalk dedi. Elinede ben geldim haliyle. Sallayıp gidecek beni. Neyse o da uyar bana. Tek gecelik aşklar benden sorulur. Abartmasam mı acaba? Böyle feleğin çemberinden geçmiş gibi, töbe töbe… Bedenimi kurtarmış olabilirim ama beynim bu düşüncelerle gittikçe ısınıyor, ısınıyor ve yanıyor.



4 yorum: