16 Eylül 2014 Salı

İki yabancı

Las Vegas

Tanımadığım bir adam yanımda yatıyor. Telefonuma mesajlar geliyor. Kafam kazan gibi. Ardı ardına attığım tekila shotlardan kupkuru bir boğaz. Hangi oteldeyim tam olarak bilmiyorum ama oldukça lüks olanlarından bir tanesindeyim. Bununla da kalmıyor aynı zamanda üst katlardaki pahalı odalardan biri. Öylesine yukardayız ki odaya giren güneş kemiklerime kadar nüfuz ediyor. Buz gibi bir yatak… "İki yabancı, birlikte ama yalnız…" Gece ateşli sevişmenin ardından ne kadar da anlamsız şu an herşey. 

Oysa ki bakmaya doyamadığın bir adam olmalı yanında göğsünü sana yastık yapabilecek bir adam. Uyandığında "sende kimsin" gibi sorgular gözlerle bakmak yerine sımsıcak gülümseyecek ve minik bir öpücük kondurabilecek bir adam. Yataktan hiç çıkmak istemeyeceksin. Bütün günü çırılçıplak o bembeyaz yumuşacık yatakta geçireceksin. Sohbetler edip gülecek, aşka gelip sevişeceksin. Akan makyajın, katlanmış göbeğin veya yüzündeki sivilcenin hiçbiri önemli olmayacak. Sana her baktığında sadece aşkla dolu tertemiz kalp görebilen derin gözlü bir adam olmalı. Yaşadığınız her türlü probleme rağmen seni bırakmayan, kapıyı çekip gitmeyen, sağlam duran bir adam olmalı. Gelecekle uğraşmayan ama sonsuz olabilecek bir adam olmalı. Her dakikası öyle huzurlu olacak ki nazar değmesin diye içinden "Allah korusun" deyip o adamla olduğun için şükredeceksin. 

Beni bütün gece prensesmişim gibi ağırlayan bu adam şimdi bir kurbağa ben ise bir balkabağı… Pencerenin kenarında muazzam manzaralı bir jakuzi duruyor. Geceden kalma şarap kadehleri, biraz meyve… Ne dağıtmışız arkadaş donum ayrı yerden küpem başka bir yerden çıkıyor. Sessiz sedasız hazırlanıyorum. Tam çıkmaya hazırlanırken adam uyanıyor.

"Günaydın…"

"Günaydın… Nereye gidiyorsun?"

"Eee ben otelime gidiyorum. Arkadaşım merak etmiş"

"Bekle ben seni bırakayım"

"Yok, teşekkür ederim. Ben kendim giderim"

"Ne kadar ilginçsin. Hiç senin gibi bir kadınla birlikte olmamıştım. Muhteşem bir geceden sonra böyle harika odadan hiç bir şey söylemeden çıkıp giden bir kadın… Çok acayip"

Şimdi ben senin bildiğin kadınlardan değilim demeyim de ne diyeyim ben bu adama. Yalandan bir telefon numarası uyduruyorum. Ara da bulasın… Sonra teşekkür edip çıkıyorum. Bir taksiyle kendi otelime yollanıyorum. Odaya giriyorum. Bir de ne göreyim Eliz'in yanında bir adam yatıyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Öylece girş de duruyorum. Eliz uyanıp yanıma geliyor. Böyle eli yüzü şişmiş ama saçma saçma sırıtyıyor. Fısıtıyla "Ege geldi" diyor. 

Vay anasını arkadaş… Adam kızı Vegas'da yalnız bırakmamak için New York'dan kalkmış gelmiş. Erkeklerin en büyük derdi sevgilisinin bekar kız arkadaşları sanırım. Bekar kız arkadaşların en büyük derdi de arkadaşlarının sevgilisi… Biz ne güzel hızımızı almış gidiyoruz, eğleniyoruz. Neden içine ediyorsun be arkadaş? Eliz'in yüzünde biraz sıkıntılı olsa da yine de mutlu bir gülümseme var. 

"Yaa şey aslında Los Angeles'da çok önemli bir görüşme ayarlamış. Burdan birlikte geçeriz diye düşünümüş. Sabaha karşı geldi. Allah'tan gece bir saçmalık yapmamışım yoksa şu an ölmüş olabilirdim. Ha bu arada bu görüşmede senin ve benim de olmamı istiyor"

"O ne öyle ya… Benim ne işim olur Ege'nin iş toplantısında?"

"Aslında tam bir toplantı gibi değil sanırım. Adamı bir arkadaşı tanıyormuş. Bir kere karşılaşmışlar Türkiye'de. Şimdi de dostane bir şekilde muhabbet ilerletip iş bağlantısı kurmaya çalışıyor"

"Ne çetrefilli, saçma sapan networking çalışmaları bunlar ya…"

"Evet biraz garip ama yapcak bir şey yok. Senin iş hayatıyla ilgili muhabbetini Ege çok seviyor, biliyorsun. Yardım etsen nolur ?"

"Ederim de önce bana bir oda tutsun. Gelmiş sığır gibi yatmış yerime. Zaten ölüyorum yorgunluktan."

"Senin odan hazır bebeğim. Hemen yan oda… Hadi gidelim de dün geceyi anlat"

2 yorum:

  1. Yazinin kendisi sanki iyi seyirler dercesine .. Ayrica benim blog icin yaptiginiz yorumlara tesekkur ederim görüşmek dilegiyle

    YanıtlaSil
  2. yorum harika cok tesekkujr ederim

    YanıtlaSil