Uyandiginda hizlica kalkip
hazirlaniyor Ender. Kahvalti hazirlamaya koyuluyorum ama hic orali olmuyor.
Kahve icer misin diye soruyorum, istemedigini soyluyor. Bir kac telefon
konusmasi yapiyor, telefonuyla ilgileniyor. Bu klasik taktiktir. Bir an once kacip
gitmek isteyen adam, ayip olmasin diye biraz telefonuyla falan ilgilenir. Sonra
da gider. Kadin da haliyle kendi kotu hisseder. Kafasinda bin bir turlu sey
kurar. Ben aliskinim bunlara… Kafamda bir sey kurmuyorum. Hersey net ortada.
Sadece bosluk hissi kapliyor icimi her zaman ki. Koksuz, bagsiz… Kullanilmis
gibi de hissederler ama ben oyle de hissetmiyorum. Tatmin ettigim kadar tatmin
de oldum sonucta. Sadece nereye kadar boyle kimseye ait olmadan kimseyi kendine
ait hissetmeden. Her gecen gun daha da uzaklasiyorum aidiyetlik duygusundan.
Zincirlerinden bosanmis bir serseri bir kopek gibiyim. Ozgurluk degil, bu
esaret… Fazla ozgurlugun esareti… Nereye gitsem kendimi nerelere atsam
bilemiyorum. Hani Can Yucel diyor ya ‘… baglanmayacaksin…’ diye. Baglanmiyorum,
baglanamiyorum. Psikoloji okumus olmam nasil da ise yaramiyor. Derdimin dermani
nasil da olamiyorum. Yaptigim tek sey kafami dagitmak, o isi cok guzel
yapiyorum iste. Yeni hobim ahsap oymak… Ilk mahsulum ahsap bir kus! Fena olmadi,
biraz tipi degisik bir kus o kadar. Yeni bir calismaya baslamak uzere
oturuyorum masanin basina. Tez bekleye dursun, su an ahsaptan onemli bir sey
yok. Internetten Turkce yayin bir radio kanali aciyorum. Memleketimi ozledim,
bizden bir seyler dinlemeye ihtiyacim var. Bu aralar meshur oldugunu bildigim
bir sarki caliyor.
‘…eser, yirtar etegini gulun. gule
baktikca cirpinir yuregi bulbulun…’
Huzurlu bir huzunu var sarkinin,
hosuma gidiyor. Daha da sevke geliyorum. Bir gul motifi kazimak lazim belki de
bu odun parcasina. Ardi ardina inanilmaz sarkilar calmaya basliyor. Belki de
bana iyi geliyor. Sevklendikce daha da istekli oyuyorum motifi. Derken sivri
uclu bicak elimden kayiyor ve parmagimi kesiyor. Parmagimdan akan kanlar gulu
kirmiziya boyuyor. Guzel, tam anlamiyla sanatci oluyorum artik. Bunlar kendimi
onemli ve degerli hissetmemi sagliyor. Hatta icten ice kendime gaz veriyorum.
‘Kizim Ender, sen harika bir hatunsun. Iste basarilisin. Sanatci ruhlusun.
Iyi yemek yapiyorsun. Evini cekip ceviriyorsun. Partilemek zaten senin gobek
adin. Her ortama, muhabete geliyorsun. Vucudun cok iyi olmasa da cok disi bir
kadinsin. Yatakta da gayet iyisin. Kac tane hatun var boyle? Senin kiymetini
hayatina giren bu hanzolarin anlamamasi cok dogal, yazik onlara. Sen hic bozma
yavrum boyle devam’
Telefon caliyor. Eylul ariyor.
Yuzumde kocaman bir gulumseme, sesini duyunca onu ne kadar ozledigim geliyor
aklima.
-
Lan napiyorsun? Eliz’le bir oldunuz beni
unuttunuz.
-
Ne munasebed… Sen o kadar yogunsun ki
ulasamiyoruz bir turlu.
-
Aynen, sorma… Kariyer yapicam diye icim cikti. Eliz
detaylariyla anlatti olani biteni. O pust Emre’yi Allah bildigi gibi yapsin.
Anira anira arayacak o seni. Pezevenk! Yanarim, yanarim senin su adam icin
yaptiklarina yanarim. Ama yok sen hic uzulme arkadasim pipisi kalkmicak onun.
Oyle ibne gibi gezecek ortalarda.
-
Eylul tamam, yavas gel.
-
Aaa ne yavas olcam be. Haketmiyor mu? Gayet hakediyor.
Hala daha laf soyletmiyor hatuna bak.
-
Laf soyletmemek degil de, tamam yani. Zaten yeni
yeni unutuyorum. Sende yangina korukle gelme.
-
Aaa… Dur. Yangin demisken, Eliz anlatti. Noldu o
cocukla?
-
Hangi cocuk?
-
Ya adasmisiniz hani. Yangin cikmis, almis
goturmus seni.
Eylul boyle detay dinlemeyi
sever. Olayi kaba taslak bilmesi onun icin yeterli degildir. Oturup tek tek
anlatiyorum. Dun geceden bahsedince basiyor yaygarayi.
-
Aboooowww… Tamam olmus bu is.
-
Ya hayir, adam bildigin bana ‘fuckbody’
muamelesi yapiyor. Garip bir tip zaten. Anlamiyorum bir turlu.
-
Anlarsin anam anlarsin. O adam anlatir sana,
sende anlarsin. Bu is olur ben sana soyleyim.
-
Kuzum kusura bakma ama senin soylediklerin
genelde cikmiyor
-
Orasi da dogru. Harbi ya neden oyle oluyor
acaba?
-
Bilemiyorum Eylul. Ee sen anlat ne yapiyorsun?
-
Ben ne yapayim ya calisiyorum essek gibi. Askito
yaptim, Eliz soylemistir.
-
Yooo… Hayir soylemedi. Ya kizim isiktan daha
hizli ilerliyorsun. O kadar yogunum diyorsun ne ara buluyorsun anlamiyorum.
-
Valla haklisin kuzum ama cok uzaga gitmedim
zaten bu sefer. Patronum, Erhan!
-
Oha ! Yani soylecek bir sey bulamiyorum sana
-
Ya tamam ilk basta bende baya karsi koydum, hani
olmaz gibisinden ama sonra neden olmasin dedim
-
Belli demissin. Hayirlisi olsun ne diyeyim
Eylul’un olayi budur. Ask kadini
yapcak bir sey yok. Flortoz bir ruh. Illa girdigi ortam da birinin dikkatini
ceker. Bir fingirdeme durumu olur. E guzel hatun simdi, o ne yapsin. Patron
olayi biraz sert oldu tabi. Ondan beklenmedik bir iliski. Yani o daha mutevazi
tiplerle takilir. Oyle parada pulda gozu yoktur. Hatta bazen inadina gidip
fakir fukara tipleri bulduguna inaniyorum. Bu iliski gercekten buyuk bir adim
onun icin. Emre icin soylediklerinde de gayet hakli aslinda. Susturmaya
calissam da icten ice hosuma gidiyor. Ben pek kufur edemem ama Eylul eder hem
de baya saglam eder. Eliz’le benim yerime de eder. O bizim kufur bankamiz gibi.
Ihtiyacimiz oldugunda bol keseden kufur sallar. Eylul ile konusmak cok daha iyi
hissettiriyor kendimi. Telefonu kapattiktan sonra keyifle gule devam ediyorum.
Parmagim biraz sizliyor ama o size bile hosuma gidiyor benim. Eylul’un bir
iliskisi oldugunu ogrenmek tekrar yalnizligimi, koksuz, bagsiz olusumu
hatirlatiyor bana. Keyfim yerinde oldugu icin fazla takmiyorum. Kendime
verdigim gaz iyi geldi bana. Evet ben baglanamiyorum dogru ama suc bende degil.
Suc, beni baglayacak baba yigidin henuz karsima cikmamis olmasi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder