Roadtrip’ten dondukten sonra Ender
ile birak gece daha geciriyoruz. Uyusturucu kullandigina daha da emin oluyorum.
Daha once sordugumda gecistirmisti. Anlamistim ama ustune dusmemistim. Burda
bir cok insan uyusturucu kullaniyor ve bunu herkes inanilmaz normal karsiliyor.
Benim uyusturucu konusunda bu sert tavrim Ender’I sasirtiyor. Beni gorundugu
kadar kotu olmadigina inandirmaya calisiyor ama nafile cabalar bunlar.
‘Yahu alkolde bir cesit uyusturucu.
Kontrolunu kaybediyorsun. Bu da oyle…’
‘Bunu mesru kilmaya calismak tam da
bagimlilarin yapacagi bir is’
‘Ben bagimli degilim.
Kullanmadigimda elim ayagim titremiyor’
‘Bagimlilarin hic biri ilk
kullandiklari anda bagimli olmuyorlar zaten. Bagimli degilim diye diye bagimli
oluyorsun. Benim senin uzerinde hic bir soz soyleme hakim yok. Ne arkadasinim
ne sevgilinim ama benimle bu sekilde ayni yataga bir daha giremezsin. Ben
yanimda uyusturucu kullanmis bir adam istemiyorum’
‘Ya Ender ne kadar abartiyorsun.
Sana zarar falan mi verecegimi dusunuyorsun? Komik olma lutfen’
‘Bu tartismaya acik bir sey degil.
Ben seni kullanmamaya ikna etmeye calismiyorsam sende beni ikna etmeye calisma.
Simdi gider misin lutfen?’
‘Nasil ya? Baya baya kovuyor musun
beni?’
‘Kovmuyorum. Gitmeni rica ediyorum.’
‘Iyi be! Cok merakliydim sanki
senle sevismeye’
Hic bir sey soylemiyorum. Cikip
gidiyor. Terbiyesiz kes! Laflara gel hele merakli degilmis bana, niye geldin o
zaman onca kiz varken! Ender de boyle cekip gidince artik beni tensel olarak
tatmin eden biri kalmiyor. Erdem’in gelmesi onemli. Erdem gelmiyorsa ben
donuyorum. Daha fazla dayanamayacagim bu dunyaya. Ertesi gun Erdem ucus
detaylarini gonderiyor. Mutlu oluyorum. Icim ferahliyor. Hemen evi temizlemeye
koyuluyorum. Yapacagim yemekleri dusunuyorum. Banyoyu temizlemeye basladigimda
cekmecelerin birinde kucuk bir kutu buluyorum. Benim olmadigina eminim. Icini
acip bakiyorum. Beyaz toz… Yok artik. Adam zulasini evimde tutuyor. Sinirle Ender’I
ariyorum, acmiyor. Daha da sinirleniyorum. Sonra evi deli gibi aramaya
basliyorum. Tum cekmeceleri dolaplari, cantalarimi kontrol ediyorum. Mutfak
dolaplarin birinde bir baska kutu cikiyor. Icinde ot var. E yok artik daha
neler… Ender’I defalarca ariyorum. Sonunda aciyor.
‘Ne var Ender? Ne var?’
‘Kokain var! Ot var! Bir suru hap
var! Evimi uyusturucuyla donatmissin’
‘Ha dogru, unuttum ben onlari.
Alirim bir ara. Bunun icin bu kadar taciz etmene gerek yoktu ama’
‘Ne genis bir adamsin sen ya!’
Telefonu yuzune kapatiyorum.
Bulduklarimi bir yemek coplerine karistirip gidip atiyorum. Elim ayagim hala
titriyor. Temziligi bitiriyorum. Aksamustu yuruyse cikiyorum. Insanlarin
yuzlerine bakiyorum. Ne kadar da bos bakiyorlar. Barlarin onunden gecerken
insanlarin sohbetlerine tanik oluyorum. Ne de bos konusuyorlar… Burnuma ot
kokulari geliyor. Daha da tiksiniyorum bu sehirden, bu ulkeden… Bosluk
duygularini, sig hayatlarini doldurmaya calistiklari seylere bak. Insanoglu
kendini ne kadar ozgurlestirmeye calissada dogasi geregi tutunmaya, baglanmaya
ihtiyaci var. Yercekimin varligi bizi hayata tutundurmaya yetmiyor malesef.
Gercek duygulara, amaclara ihtiyacimiz var. Burdaki insanlar da yasadiklari
sahte hayatlari matah bir sey sanip insani duygularini bu ot kokusuna
bagliyorlar, ne aci…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder