31 Ekim 2014 Cuma

Bagimlilik

Roadtrip’ten dondukten sonra Ender ile birak gece daha geciriyoruz. Uyusturucu kullandigina daha da emin oluyorum. Daha once sordugumda gecistirmisti. Anlamistim ama ustune dusmemistim. Burda bir cok insan uyusturucu kullaniyor ve bunu herkes inanilmaz normal karsiliyor. Benim uyusturucu konusunda bu sert tavrim Ender’I sasirtiyor. Beni gorundugu kadar kotu olmadigina inandirmaya calisiyor ama nafile cabalar bunlar.

‘Yahu alkolde bir cesit uyusturucu. Kontrolunu kaybediyorsun. Bu da oyle…’
‘Bunu mesru kilmaya calismak tam da bagimlilarin yapacagi bir is’
‘Ben bagimli degilim. Kullanmadigimda elim ayagim titremiyor’
‘Bagimlilarin hic biri ilk kullandiklari anda bagimli olmuyorlar zaten. Bagimli degilim diye diye bagimli oluyorsun. Benim senin uzerinde hic bir soz soyleme hakim yok. Ne arkadasinim ne sevgilinim ama benimle bu sekilde ayni yataga bir daha giremezsin. Ben yanimda uyusturucu kullanmis bir adam istemiyorum’
‘Ya Ender ne kadar abartiyorsun. Sana zarar falan mi verecegimi dusunuyorsun? Komik olma lutfen’
‘Bu tartismaya acik bir sey degil. Ben seni kullanmamaya ikna etmeye calismiyorsam sende beni ikna etmeye calisma. Simdi gider misin lutfen?’
‘Nasil ya? Baya baya kovuyor musun beni?’
‘Kovmuyorum. Gitmeni rica ediyorum.’
‘Iyi be! Cok merakliydim sanki senle sevismeye’

Hic bir sey soylemiyorum. Cikip gidiyor. Terbiyesiz kes! Laflara gel hele merakli degilmis bana, niye geldin o zaman onca kiz varken! Ender de boyle cekip gidince artik beni tensel olarak tatmin eden biri kalmiyor. Erdem’in gelmesi onemli. Erdem gelmiyorsa ben donuyorum. Daha fazla dayanamayacagim bu dunyaya. Ertesi gun Erdem ucus detaylarini gonderiyor. Mutlu oluyorum. Icim ferahliyor. Hemen evi temizlemeye koyuluyorum. Yapacagim yemekleri dusunuyorum. Banyoyu temizlemeye basladigimda cekmecelerin birinde kucuk bir kutu buluyorum. Benim olmadigina eminim. Icini acip bakiyorum. Beyaz toz… Yok artik. Adam zulasini evimde tutuyor. Sinirle Ender’I ariyorum, acmiyor. Daha da sinirleniyorum. Sonra evi deli gibi aramaya basliyorum. Tum cekmeceleri dolaplari, cantalarimi kontrol ediyorum. Mutfak dolaplarin birinde bir baska kutu cikiyor. Icinde ot var. E yok artik daha neler… Ender’I defalarca ariyorum. Sonunda aciyor.

‘Ne var Ender? Ne var?’
‘Kokain var! Ot var! Bir suru hap var! Evimi uyusturucuyla donatmissin’
‘Ha dogru, unuttum ben onlari. Alirim bir ara. Bunun icin bu kadar taciz etmene gerek yoktu ama’
‘Ne genis bir adamsin sen ya!’


Telefonu yuzune kapatiyorum. Bulduklarimi bir yemek coplerine karistirip gidip atiyorum. Elim ayagim hala titriyor. Temziligi bitiriyorum. Aksamustu yuruyse cikiyorum. Insanlarin yuzlerine bakiyorum. Ne kadar da bos bakiyorlar. Barlarin onunden gecerken insanlarin sohbetlerine tanik oluyorum. Ne de bos konusuyorlar… Burnuma ot kokulari geliyor. Daha da tiksiniyorum bu sehirden, bu ulkeden… Bosluk duygularini, sig hayatlarini doldurmaya calistiklari seylere bak. Insanoglu kendini ne kadar ozgurlestirmeye calissada dogasi geregi tutunmaya, baglanmaya ihtiyaci var. Yercekimin varligi bizi hayata tutundurmaya yetmiyor malesef. Gercek duygulara, amaclara ihtiyacimiz var. Burdaki insanlar da yasadiklari sahte hayatlari matah bir sey sanip insani duygularini bu ot kokusuna bagliyorlar, ne aci… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder