Son bir kac gundur keyfim cok
yerinde. Ne yalnizligim umrumda ne de yasadiklarim… Baya su ana odakliyim. Tezim bitmek uzere, bunca olan seye ragmen iyi
toparladim. Ben bir is cabuk olsun bitsin isterim. Uzadiginda bir fenalik basar
bana. Yapasim gelmez, elime yuzume bulastiririm. Tez konusunda da elimi cabuk
tuttum. Bir kac ince ayrinti kaldi onu da en sona biraktim. Simdi uzun zamandir
yapmak istedigim bir seyi yapmaya karar veriyorum. Bir road trip… Meshur
California Highway 1 uzerinden San Francisco’dan guneye dogru inecegim
arabayla. Kendi arabam yerine ustu acik bir jip kiralayip cikmayi planliyorum.
Karar verdigim gun valizimi hazirliyorum. Arabayi ayarliyorum ve aksamustu yola
cikiyorum. Ilk duragim Carmel… Yol ustunde bir motelde kaliyorum. Kahvaltiyi
pastaneden aldigim bagel ve kahveyle okyanusun kenarinda kumlarin ustunde
yapiyorum. Nefis bir gun… Isil isil… Hafif bir ruzgar… Carmel adi kadar alimli
ve guzel. Bir nevi sahil kasabasi ama fazlasiyla elit. Biraz sahilde yuruyup
dev dalgalarda sorf yapanlari izliyorum. Sonra ayagimin kumuyla yola devam
ediyorum. Okyanus manzarali ucurumun kenarinda ruzgar saclarimi savuruyor.
Araba kullanmayi hep sevmisimdir ama bu bambaska. Bu yolda araba kullanmak tam
anlamiyla hayattan kopariyor insani. Bir filmin parcasi oluveriyorsunuz. Yol
uzerinde muhtesem manzarayi izlemek icin seyir alanlari var. Ucsuz bucaksiz
okyanusa baktiginizda dunyanin yuvarlanisini gorur gibi oluyorsunuz. Ilerlerde
dingin gozuken okyanus kiyiya dogru hircinlasiyor ve kayaliklara cilgincasina
vuruyor. Ara ara sis basiyor. Bulutlar kapliyor. Bambaska guzellikler ortaya
cikiyor. Bu yolda olan herkes bu yolda olmak icin burda. Kimsenin yetsime
cabasi yok. Ayni insanlarla surekli olarak seyir teraslarinda denk geliyoruz.
Arabalrin cogu ustu acik. Bu insanlarla ortak bir ruhu tasiyoruz, onun icin
herkes birbirine gulumsuyor. Bir daha hic gormeyecegimiz insanlarla tanisikmisiz
gibi mutluluk icinde selamlasiyoruz. Engin’e bir gun durumumuzdan yana dert
yanmistim. Bosuna kurek cektigimizi, suya yazdigimizi soylemistim. Her zaman ki
beni ikna edici bir sey soylemisti.
‘ Bazen sadece amacsizca yol
alirsin gittigin yerin onemi yoktur. Yolculugun kendisinden keyif alirsin’
O zaman cok etkilenmistim bu
sozden. Engin’le yolculugun kendisinden keyif aliyordum ben. Ayni su an oldugu
gibi. Arabalardan hep ciftler iniyor. Muhtesem manzarayi gorunce birbirlerine
sarilip opusuyorlar. Bir mutlulugu, guzelligi paylasmak bu. Uzuluyorum yetim
cocuklar gibi. Kafami cevirip okyanusa bakiyorum. Ruzgar saclarimi okusuyor.
Kayaliga carpan dalganin bir damlasi yanagimi opuyor. Mutlu oluyorum. Engin
burda olsun istiyorum. Tam surada yanimda. Koluyla sarmalasin sacma sapan bir
sey soylesin beni guldursun. Sonra kendinde gulsun pis pis. Araba da sarki kavgasi
yapalim. O bana benim tanimadigim sarkicilari soylesin, sonra bilmedigim icin
beni cahillikle suclasin. Ben onun yasiyla dalga geceyim. Butun gun cennetin
her kose basinda durup burda oldugum icin sukrederek geciyor. Aksam oldugunda Santa
Barbara yakinlarinda bir benzin istasyonunda duruyorum. Santa Barbara’ya gidip
gitmeme konusunda tedirginim. Burasi Emre’yle evlenmeyi planladigimiz sehir.
Kalbim kaldirmayabilir. Sonra gecmis gecmis de kaldi diye dusunuyorum ve yola
devam ediyorum. Santa Barbara’da bir motelde kendime bir oda buluyorum. Annemi
ariyorum.
-
Annem napiyosun?
-
Iyiyim kuzum sen nasilsin?
-
Iyiyim bende. Araba kiraladim bir tane cok cici.
Onunla sahil seridinden guneye iniyorum. Dun orda geceyken kac kere aradim seni
ama merak ettim.
-
Evet sey, musait degildim pek.
-
Gece gece ne isin vardi anne o kadar
-
Nasilsa duyacaksin bari yalan soylemeyim. Emre
sozlendi dun gece. Biliyorsun babani oz amcasiymis gibi seviyor, sayiyor. Bizi
de davet ettiler gittik
-
Anladim, ben yorgunum. Sonra konusuruz yine
Su hale bak ya… Babami oz amcasi
gibi severmis sayarmis. Peh… peh… Ben burda tek basima dunyanin bir ucunda
yillardir Emreyle olmak icin hayalini
kurdugum yerlere geleyim, onlar orda soz, nisan yapsinlar. Ah ben kendimi
nereler koyayim nerelere gideyim. Boyun posun devrilsin Emre. Disari cikip bir
market buluyorum. Sabaha kadar yetecek alkol stoklayip geri donuyorum. Sabaha
kadar iciyorum, iciyorum. Sabahin ilk isiklarinda sahile dogru yuruyorum.
Kiyafetlerimle okyanusa dogru gidiyorum. Soguk ne demek buz gibi su. Dalgalar
hircin ama kimin umrunda. Amacsizca suyun icindeyim. Dalgalar beni kiyiya
vuruyor, sonra okyanus geri cekiyor. Hirpalandikca hirpalaniyorum. En sonunda
kendimi kumlarin uzerine atiyorum. Usumeye basliyorum. Basim donuyor. Midem
bulaniyor. Gozumu simsiki kapatiyorum. Cok gecmeden tepemde dikilmis iki polis
beliriyor.
-
Hey! Iyimisiniz?
-
Iyiyim
-
Burden oyle gozukmuyor
-
Yok iyiyim ben. Sadece biraz uzgunum ve biraz
ictim. Sonra da yuzmek istedim
-
Burda mi yasiyorsunuz?
-
San Francisco’da yasiyorum. Turk’um. Su ilerdeki
motelde kaliyorum.
-
Tamam madem iyisiniz. Kalkin ve otelinize gidin.
Yoksa sizing icin iyi olmaz
Kalkip otele dogru yuruyorum.
Arkamdan beni takip ediyorlar. Motelin icine kadar giriyorlar. Resepsiyonla
konusuyorlar. Odaya girdigimde kendimi sicak dusun altina sokuyorum.
Isiniyorum. Ustumu iyice giyinip yola koyuluyorum. Kafam kazan gibi. Yorgunum,
cok yorgunum ama yola devam etmek istiyorum. Hatta kosmak istiyorum. Simdi cok
daha amacsizca yol aliyorum. Engin’e daha da ihtiyacim var.
Yazılarını okumayı özlediğimi hissettim birden :)
YanıtlaSil‘ Bazen sadece amacsizca yol alirsin gittigin yerin onemi yoktur. Yolculugun kendisinden keyif alirsin’ amaçsızca yol almak gerek kimi zaman...
Yorumlarin beni motive ediyor Elsa, cok tesekkurler... Bir suredir dogum sancisi yasiyor, amacsizca yol aliyorum. Bakalim bir seyler cikacak yakinda ;)
YanıtlaSil