Aradan bir hafta geciyor. Erdem
yine gunluk rutininde takiliyor. Ne zaman geri donecek bilmiyorum ama keyfi
burda iyi. Zamanin cogunu evde geciriyor. Aksamustu gibi yuruyuse cikiyor. Bir
de is edinmis kendine. Yan apartmandaki yasli kadinin kopegini de aliyor
yuruyse cikarken. Erdem boyledir. Garip insanlarla tanismaya bayilir. Boyle
garip sorumluluklari almayi da sever. Cocukken arakadaslari top oynarken o
bakkalin ciragina ciraklik yapiyordu. Bakkal ciragina siparisleri verirdi.
Cirak da Erdem’e verirdi. Bizim ki siparis dagitirken cirak cocuk top oynardi.
Kavgadan yakasi kurtulmazdi ama cete gibi dolasmayi hic sevmezdi. Bir arkadasi
vardi. Onla yapardi butun hinzirliklari. Tam bir yalniz kovboy diyebiliriz onun
icin. Tezimi teslim ediyorum en sonunda. Sunumum da gayet iyi geciyor.
Fakulteden cikar cikmaz Pier39’daki deniz feneri restaurant da iki kisilik yer
ayirtiyorum. Kardesimle kutlamak lazim bunu. Erdem’e mesaj atiyorum.
‘Ablam sen o rezervasyonu uc
kisilik yap’ diye cevap geliyor.
‘Sebep?’
‘Enis geldi’
‘Enis kim?’
‘Engin’in kardesi. Yeni ortagim.’
Allahim sen bana akil, fikir ve
sabir ver. Ne alaka simdi. Sanki komsu kapisi ipini koparan San Francisco’ya
geliyor. Inanilmaz geriliyorum. Rezervasyonu uc kisilik yapiyorum. Aksamustu
Erdem yuruyusten donuyor. Ben yavas yavas hazirlanmaya basliyorum. Erdem dusa
giriyor. Saclarimi masaliyorum. Gecen hafta aldigim siyah mini elbisemi ve
kirmizi ayakkabilarimi giyiyorum. Sade bir goz makjayi ve kirmizi ruj
suruyorum. Internetten Joy Fm’i aciyorum. Keyfim yerine geliyor. Hazirlanirken
bana eslik etmesi icin bir kadeh kirmizi sarap iciyorum. O da ruhumu susluyor.
Erdem siyah takim elbise, acik mavi gomlek giyiyor. Kravatsiz her zamanki gibi…
Saclarini guzelce taramis. Enis’in bizimle restaurant da bulusacagini soyluyor.
Taksideyken Enis hakkinda daha detayli bilgi veriyor.
‘Istanbul Teknik’den mezun.
Insaat Muhendisi… 29 yasinda. Nerdeyse ayni yastasiniz. Su godoman insaat
firmalarindan birinde calismis bir sure. Simdi bir mimar arkadasiyla kendi
ofislerini aciyorlar. Universitedeyken ogrenci degisim programiyla Berkeley’e
gelmis. Buralarin yabancisi degil yani. Ne zamandir gelmek istiyormus. Bende
israr edince kalkip geldi. Burda bir arkadasinda kaliyor. Sana soylemeyi
unuttum ama biz iki gun sonra Vegas’a gitcez. Takilcaz azcik’
Hic bir sey soylemiyorum. Hafif
tebessumlerle gecistiriyorum. Bu bulusma benim hic hosuma gitmiyor. Simdi bir
suru Engin lafi gececek ben tepkilerimi kontrol etmeye calisacagim. Pier’den
bir tekneye binip deniz fenerine geciyoruz. Iceriye giriyoruz. Erdem eliyle
isaret edip yon veriyor. Arkasi donuk bir adam oturuyor. Yaklasiyoruz.
‘Vay birader! Hosgeldin’
‘Ooo… Hosbulduk. Merhaba, Enis
ben’
‘ Merhaba, memnun oldum. Bende
Ender’
‘Adinizi cok duydum. Bir turlu
karsilasamadik. Buyrun, gecin’
Yerimizi aliyoruz. Enis tam
olarak Engin’in genc versiyonu. Hani benim bedenime uygun olani. Korkutucu bir
sekilde benziyorlar ama Enis daha karizmatik, daha goz alici… Ne kadar genc
gozukurse gozuksun yillarin Engin’in yuzune yillarin golgesi vuruyor. Enis
kendinden emin bir adam. Erdem ondan 4 yas kucuk olsa da iyi anlasiyorlar. Erdem
kendinden buyuklerle daha iyi anlasir zaten, aradaki yas farki fazla degilse ne
tipinden ne de davranisindan anlasilir kucuk oldugu. Benim delikanli olgun
kardesi… Tam olarak arkadas olmuslar. Erdem her ne kadar enseye tokat lakayit
bir dil ile konussada ona saygi duydugunu gosteriyor. Enis’de Erdem’in kendine
guvenine, zekasina ve mutevaziligine saygi duyuyor. Yemekleri siparis ediyoruz.
Erdem biraz kizarmis peynir istiyor sadece. Enis, somon baligi siparis ediyor. Ben
izgara tavuk soyluyorum. Beyaz sarap ismarliyoruz. Enis goz ucuyla bana
bakiyor.
‘Balik sevmiyor musun?’
‘Cok degil’
‘Aslinda bende cok sevmem ama
nedense ismarladim iste. Bakalim nasil bir sey gelecek’
‘En iyisi peynir. Ne kadar cok
yerseniz o kadar yavas sarhos olursunuz’
‘Erdem sarhos olmaya mi geldik
biz buraya?’
‘E neden geldik? Iceriz dimi
Enis?’
‘Iceriz, iceriz. Burasi baya
guzelmis. Benim sansim olmamisti daha once. Bu arada tezi kutluyormussun. Tebrik
ederim’
‘Tesekkurler… Sende burda
olduguna gore sizing yeni ortakliginizi da kutlayabiliriz’
‘Haha… Evet, supriz bir proje
oldu bizim icin de. Abim Engin’i tanirsin. Sizin tedarikcilerinizden. Bizim
babalari tanistirmis. Nerden nereye iste…’
‘Evet biliyorum, Engin Bey ile
bir kac kez davet de karsilastik’
‘Aslinda o da bu isin bir parcasi
olmak istedi ama sonra bir suru problem oldu. Siz yabanci degilsiniz. Esi
hamileydi, dusuk oldu. Ikisi de yikildilar haliyle. Kendi isine zor kosturuyor,
yengeyle ilgilenmekten’
‘Aa… Gecmis olsun, uzuldum’
Dakika bir, gol bir… Engin baba
olmuyor mu simdi? Ne zaman oldu ki bu? Cok uzuluyorum onun adina. Yaninda olup
teselli etmek istiyorum. O simdi uzuntusunu belli edemiyordur kimseye. Aglamak
istemistir ama yapamamistir. Sigarayi arttirmistir. Geceleri uykusundan uyanip
balkona cikiyordur. Derin nefes alip veriyordur. Bana ihtiyaci vardir. Dugum dugumdur
bogazi.
‘Ablaaa… Abla!’
‘Hi? Efendim?’
‘Iyi misin sen? Basin mi agriyor?’
‘Yoo… Iyiyim’
‘Daldin gittin, gozlerin yasardi
falan. Korktum bende’
Butun gece Enis’e bakmaya
utanarak geciyor. Arada sirada goz goze geliyoruz. Hemen kaciriyorum gozlerimi.
Erdem tuvalet icin kalkinca bana bir suru soru soruyor hayatimla ilgili. En
sonunda guzel olduguma dair iltifatta bulunuyor. Utaniyorum, cok utaniyorum. Erdem
dondugunde hesabi odeyip kalkiyoruz. Erdem kahve icin israrla eve davet ediyor.
O da kirmayip geliyor. Kahveler iciliyor. Ben oldukca sessiz bir sekilde
takiliyorum. Erdem ustunu degistirmek icin iceriye giriyor. Enis evimi suzuyor.
Kalkip raflardaki kitaplari karistiriyor. Pikapimin yanina gidip Marvin Gaye’in
plagini yerlestiriyor. Erdem uzun surece icerde kalinca meraklanip iceriye
gidiyorum. Yatagima sereserpe yatmis.
Tislaya tislaya uyuyakalmis benim sapsal kardesim.
‘Sizmis’
‘Hadi ya! Yorgundu herhalde’
‘Klasiktir. Yatak gorunce
dayanamaz uyur’
‘Evin cok guzel, keyifli ve
huzurlu… Ayni senin gibi…’
‘Tesekkur ederim’
Yaklasiyor. Alkolun etkisiyle
gozleri beni daha iyi ve guzel buluyor olabilir. Evet, normal de geri
cevrilmeyecek ve sans taninmasi gereken bir adam ama ben utancimdan yerin
dibine giriyorum. Kollarimi tutuyor. Gozlerime bakiyor. Gozumu kaciriyorum.
Kendimi geri cekiyorum. Hafifce tebessum ediyor. Hizli gittginin farkina
variyor.
‘Kusura bakma. Ben artik gideyim.
Biz Vegas’a gitmeden once tekrar gorusuruz umarim’
Olacak is degil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder