Kosarak geliyor. Arabanin dikiz
aynasindan bakiyorum. Elinde bir sey tutuyor. Kocaman bir gulumsemeyle kapimi
aciyor.
‘Hosgeldin. Simdi lutfen
soyleyeceklerime itiraz etme, kucuk bir supriz var’
‘Ne suprizi, nerden cikti simdi
bunlar. Tobe… Tobe…’
‘Itiraz istemiyorum demistim ama.
Gozlerini baglayacagim’
‘Alsa, olmaz’
Gozlerimi bagliyor. Hani kucuk
bir tas attiginda ayni anda havalanan kuslar vardir ya. Boyle ‘pitir pitir’ ses
cikarir kalbim oyle havalaniyor resmen. Arkamda durup omuzlarimdan yon veriyor.
Avuclari omuzlarima bir sicaklik veriyor, ‘guven bana’ diyor adeta. Yuzumde
aptal, saskin gulumsemenin varligina dair yemin edebilirim. Ondan uzaklasmaya
calistikca yakinlasiyorum. Allahim nolur yardim et bana. Beni dikkat etmem
konusunda uyariyor. Merdiven iniyoruz. ‘Korkuyorum, dusucem simdi’ diye diye
iniyorum.
Ilkokuldaydim. Cok icine kapanik
yalniz bir cocuktum. Okuldaki tum cocuklar fazlasiyla simarik, yabani ve
azgindi. O zamanki boyutlarima gore oldukca uzun merdivenleri vardi okul
bahcesine inen. Tenefuse cikmisti. Zil calinca o minik boyumla sakin sakin
cikmistim. Son basamaga geldigimde bugun gorsem yuzune tukrecek kadar nefret
ettigim bir cocuk beni asagiya iktirmisti. Parandeler ata ata asagiya
yuvarlanmistim. Insanlar basima toplanmamisti. Okul hademesi teyze farkedip
kaldirmisti. Baska bir cocuk olsa okul muduru bile gelirdi. Beni nedense
sevmiyorlardi, ya da bana oyle geliyordu. Sevimli bir cocuk degildim. Annem
diger cocuklarin annesi gibi pimpirikli ve cadoloz degildi. Belki de ondan… Hep
sahipsiz ve savunmasiz hissederdim okulda. Ablalarimda orda okuyordu ama
ilgilenmezlerdi pek. Uzun lafin kisasi ben merdivenlerden korkarim o gunden
beri.
Merdivenler bitiyo. Boyle patika
bir yol gibi bir yerden geciyoruz. Sonra duzluge geliyoruz. Durup, bekliyor
Enis. Derin bir nefes aliyor. Gozlerimin bagini cozuyor. Gozlerim soyle bir
bulanik goruyor. Kirpis kirpis yapiyorum. Kirmizi beyaz kareli bir ortuyle
kapli minik bir masa, iki tane minik hasir tabure… Bir sise kirmizi sarap,
peynir, cikolata kapli cilek, bir iki tane sevimli fener ve muhtesem bir sehir
manzarasi… Hic bir sey soyleyemiyorum. Hayretler icindeyim. Boylesine dort
dortluk bir adamdan boylesine dort dortluk bir hareket… Hatta tam hayalimdeki
an gelip catiyor. Bir sevgilim olsun bana boyle bir supriz yapsin, dusunmeden
boynuna dolanip olduresiye opebilirim. Yok, yapamiyorum. Oyle mihlanip
kaliyorum oldugum yere. Canim aciyor. Aglamak istiyorum. Utancimdan yuzune
bakamiyorum.
‘Ender, noldu? Begenmedin mi?’
Kendimden oylesine nefret
ediyorum ki. Hayata, kadere oylesine ofke doluyum ki. Bu adam neden simdi
karsima cikiyor? Ben neden Engin’le birlikte oldum? Neden her karsima cikan
adamda bir sorun, bir problem cikiyor? Ben neden hic bir zaman icim rahat bir
sekilde ani yasayamiyorum? Ne diyecegim simdi ben adama?
‘Bu ne simdi ya? Ne gerek var
boyle sacmaliklara… Neyin pesindesin sen?’
‘Nasil ya? Sana supriz yapmak
istedim. Mutlu ol diye…’
‘Ben gayet mutluyum. Isin yok mu
senin? Benden sana ekmek cikmaz Enis’
‘Ne demek simdi o ya? Ben sana
gel yarin evlenelim demedim ki. Iyi vakit geciriyoruz. Biraz daha birbirimizi
tanisak nasil bir zarari olur ki?’
‘Ben seni tanimak istemiyorum’
‘Allah belami versin o zaman
benim. Goren de gel seviselim dedim zaneder. Iyi tamam git, hayret bir sey ya’
Icim aciya aciya geri donuyorum.
Gozumden yaslar suzuluyor. Elim, ayagim titriyor. Arkama bakamiyorum. Arabaya
biniyorum. Agliyorum, agliyorum! Cok ama cok agliyorum. Gozlerim yaniyor. Mesaj
geliyor.
Engin…
‘Bizim oglan sizin yaniniza
gelmis. Nasil gidiyor?’
Engin, Allah askina bi s…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder