19 Kasım 2014 Çarşamba

Bi s...

Kosarak geliyor. Arabanin dikiz aynasindan bakiyorum. Elinde bir sey tutuyor. Kocaman bir gulumsemeyle kapimi aciyor.
‘Hosgeldin. Simdi lutfen soyleyeceklerime itiraz etme, kucuk bir supriz var’
‘Ne suprizi, nerden cikti simdi bunlar. Tobe… Tobe…’
‘Itiraz istemiyorum demistim ama. Gozlerini baglayacagim’
‘Alsa, olmaz’

Gozlerimi bagliyor. Hani kucuk bir tas attiginda ayni anda havalanan kuslar vardir ya. Boyle ‘pitir pitir’ ses cikarir kalbim oyle havalaniyor resmen. Arkamda durup omuzlarimdan yon veriyor. Avuclari omuzlarima bir sicaklik veriyor, ‘guven bana’ diyor adeta. Yuzumde aptal, saskin gulumsemenin varligina dair yemin edebilirim. Ondan uzaklasmaya calistikca yakinlasiyorum. Allahim nolur yardim et bana. Beni dikkat etmem konusunda uyariyor. Merdiven iniyoruz. ‘Korkuyorum, dusucem simdi’ diye diye iniyorum.
Ilkokuldaydim. Cok icine kapanik yalniz bir cocuktum. Okuldaki tum cocuklar fazlasiyla simarik, yabani ve azgindi. O zamanki boyutlarima gore oldukca uzun merdivenleri vardi okul bahcesine inen. Tenefuse cikmisti. Zil calinca o minik boyumla sakin sakin cikmistim. Son basamaga geldigimde bugun gorsem yuzune tukrecek kadar nefret ettigim bir cocuk beni asagiya iktirmisti. Parandeler ata ata asagiya yuvarlanmistim. Insanlar basima toplanmamisti. Okul hademesi teyze farkedip kaldirmisti. Baska bir cocuk olsa okul muduru bile gelirdi. Beni nedense sevmiyorlardi, ya da bana oyle geliyordu. Sevimli bir cocuk degildim. Annem diger cocuklarin annesi gibi pimpirikli ve cadoloz degildi. Belki de ondan… Hep sahipsiz ve savunmasiz hissederdim okulda. Ablalarimda orda okuyordu ama ilgilenmezlerdi pek. Uzun lafin kisasi ben merdivenlerden korkarim o gunden beri.

Merdivenler bitiyo. Boyle patika bir yol gibi bir yerden geciyoruz. Sonra duzluge geliyoruz. Durup, bekliyor Enis. Derin bir nefes aliyor. Gozlerimin bagini cozuyor. Gozlerim soyle bir bulanik goruyor. Kirpis kirpis yapiyorum. Kirmizi beyaz kareli bir ortuyle kapli minik bir masa, iki tane minik hasir tabure… Bir sise kirmizi sarap, peynir, cikolata kapli cilek, bir iki tane sevimli fener ve muhtesem bir sehir manzarasi… Hic bir sey soyleyemiyorum. Hayretler icindeyim. Boylesine dort dortluk bir adamdan boylesine dort dortluk bir hareket… Hatta tam hayalimdeki an gelip catiyor. Bir sevgilim olsun bana boyle bir supriz yapsin, dusunmeden boynuna dolanip olduresiye opebilirim. Yok, yapamiyorum. Oyle mihlanip kaliyorum oldugum yere. Canim aciyor. Aglamak istiyorum. Utancimdan yuzune bakamiyorum.
‘Ender, noldu? Begenmedin mi?’
Kendimden oylesine nefret ediyorum ki. Hayata, kadere oylesine ofke doluyum ki. Bu adam neden simdi karsima cikiyor? Ben neden Engin’le birlikte oldum? Neden her karsima cikan adamda bir sorun, bir problem cikiyor? Ben neden hic bir zaman icim rahat bir sekilde ani yasayamiyorum? Ne diyecegim simdi ben adama?
‘Bu ne simdi ya? Ne gerek var boyle sacmaliklara… Neyin pesindesin sen?’
‘Nasil ya? Sana supriz yapmak istedim. Mutlu ol diye…’
‘Ben gayet mutluyum. Isin yok mu senin? Benden sana ekmek cikmaz Enis’
‘Ne demek simdi o ya? Ben sana gel yarin evlenelim demedim ki. Iyi vakit geciriyoruz. Biraz daha birbirimizi tanisak nasil bir zarari olur ki?’
‘Ben seni tanimak istemiyorum’
‘Allah belami versin o zaman benim. Goren de gel seviselim dedim zaneder. Iyi tamam git, hayret bir sey ya’

Icim aciya aciya geri donuyorum. Gozumden yaslar suzuluyor. Elim, ayagim titriyor. Arkama bakamiyorum. Arabaya biniyorum. Agliyorum, agliyorum! Cok ama cok agliyorum. Gozlerim yaniyor. Mesaj geliyor.

Engin…
‘Bizim oglan sizin yaniniza gelmis. Nasil gidiyor?’


Engin, Allah askina bi s…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder