Donme fikri aklima dustu duseli
burda kalmak icin bir sebep bulamiyorum. Insanin gozu bir kere kapiya bakmaya
gorsun gitmek icin binbir turlu sebep bulur. Benim gozum cocuklugumdan beri
kapiya bakar. Hep gitmek isterim ben. Giderim yine kapiya bakarim, donmek
isterim. Tam bir medcezir… Su yasima kadar gittigim yer neresi olursa olsun
beni tutamadi kendinde. Ya ben cok avare ruhluyum ya da gittigim yerler,
seyler, insanlar yeterince guclu degil. Simdi evime bakiyorum.
Ne kadar da guzel… Yaklasik bir
sene once geldigimde buz gibi bombos bir evdi. Ilmek ilmek isledim ben onu.
Sanki bir omur burda yasayacakmisim gibi ozenle dekore ettim, emek verdim. Bir
suru insanin kokusu sindi. Yasadiklarimin lekesi kaldi bu evde. Elimde olsa
komple alip Turkiye’ye goturmek istiyorum. Salon penceresinin onunu kaplayan
agactaki kuslari ozleyecegim. Mutfagimda yemek yapmayi bulasik yikarken kucuk
pencereden disari bakmayi, hayaller kurmayi ozleyecegim. Mis gibi kokan huzur
dolu yatak odami ozleyecegim. Butun gun kimseyle konusmadan pijamalarimla evde
vakit gecirmeyi ozleyecegim. Markete gittigimde sadece kendi yemek
istediklerimi alip onlari dolabima yerlestirmeyi ozleyecegim. Burdaki hayatimi
cok ama cok ozleyecegim, biliyorum. Yine de gitmek istiyorum. Gozume su an bu
detaylarin cok guzel gozukuyor olmasi donmeyecegim anlamina gelmiyor. Her ne
zaman donersem doneyim ayni hissi yasayacagim. Daha fazla kalmak bunlari daha
az ozlememe sebep olmayacak. Turkiye’de beni bekleyen bir isim, ailem ve
arkadaslarim var. Biraz korkuyorum. Alisamamaktan, basaramamaktan korkuyorum.
Korkunun ecele faydasi yok. Doneceksin Ender…
Buraya gelirken bir suru
beklentiyle gelmistim. Cogu beklentimin karsilanmadi. Hic aklimda olmayan
seyler yasadim. Yine de pisman degilim yasadiklarimdan. Boylesi olmasi
gerekiyormus, boyle oldu. Iyi bir tecrube oldu benim icin. Daha once
deneyimlemedigim seyler tecrube ettim. Insan hayallerine bir sekilde kavusuyor
ama beklentileri hayat pek sevmiyor. Ne kadar fazla beklenti o kadar hayal
kirikligi… Hayal kurarken fazla detaylara girmemek lazim sanirim. Tarif vermeye
kalktiginda hayat sana ‘Hooop orda dur, haddini asma. Ben bilirim sana
yapacagimi’ diyor.
Donmeme daha zaman olsa da
surekli olarak nasil toparlanacagimi dusunuyorum. Esyalari valize nasil yerlestirecegimi
dusunuyorum. Gidecegim gunku ruh halimi kestirmeye calisiyorum. Ucakta yanima
kim oturur acaba diye dusunuyorum. Istanbul’a ilk indigim an nasil
hissedecegimi dusunuyorum. Turkiye’de neler yapmak istedigimi dusunuyorum. Yeni
araba almak istiyorum. Hangi arabayi alsam diye dusunuyorum. Isleri
dusunuyorum. Yeni bir calisma stili gelistirmem gerekir diye dusunuyorum. Butun
detaylariyla isi dusunuyorum. Ve tabi ki Engin’i… Enginle bulusacagima eminim.
Madem baba olmuyor, hasret gidebilirim onla. Buraya gelirken Engin’le olan
muhabbetimizin azalacagini dusunmustum ama oyle olmadi. O ne yapti, etti beni
kalbinde, aklinda tuttu. Bende ona karsi koyamadim maalesef. Mesafeler degilmis
insani uzak tutan bunu anladim burda. Yillarca Emre”nin uzagindaydim ama hep
kalbimdeydi. Bir senedir elini uzatsa tutabilecek kadar yakindaydim ama sanki
hic olmadigi kadar uzaktaymis gibi hissediyorum.
Onu hic affetmeyecegim. Simdi
gozum kapida, burdan giderken sadece burden degil, ondan da gitmis olacagim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder